Ressam : Edouard Manet (1832-1883)
Resim: Boy with Cherries – Kirazlı Çocuk (1858)
Nerede : Calouste Gulbenkian Museum, Lizbon, Portekiz
Boyutu : 65,5 cm x 54,4 cm
Manet, Boy with Cherries (Kirazlı Çocuk) resminde, stüdyosunda henüz 15 yaşındayken kendini asarak intihar eden asistanı Alexandre’ı konu etti. Alexandre, Manet’nin fırçalarını yıkayan, küçük işlerini halleden ve arada modellik yapan genç bir çocuktu. Alexandre’ın ölümü Manet’yi derinden etkiledi. Kirazlarla birlikte bir natürmortun parçası gibi resmettiği asistanını hem gülümseyen neşeli gözleriyle, hem de hiç kimsenin fark edemediği derin düşünceleriyle, melankolisiyle birlikte ölümsüzleştirmiş oldu.
Bu portre sonradan Manet’nin dostu olan Charles Baudelaire’e ilham verecek, 1864’te İp (The Rope / La Corde) isimli kısa hikayeyi yazıp Manet’e ithaf etmesine vesile olacaktı. İp isimli kısa hikayeyi Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından basılan, çevirisini Tahsin Yücel’in yaptığı Charles Baudelaire’in Paris Sıkıntısı kitabında okumuştum. Fikir vermesi için “İp” isimli kısa hikayenin ilk üç paragrafını aşağıda kopyalıyorum.
İp
Charles Baudelaire – Paris Sıkıntısı (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Tahsin Yücel çevirisi)
Edouard Manet’ye
“Yanılsamalar –diyordu bir dostum– belki de insanların birbirleriyle, ya da insanların nesnelerle bağıntıları kadar sayısızdır. Yanılsama silindi mi, yani kişiyi ya da olayı tıpkı dışımızda olduğu gibi gördük mü, biraz silinmiş hayalete duyulan özlemden, biraz da yenilik karşısındaki, gerçek olay karşısındaki tatlı şaşkınlıktan dolayı, karışık, tuhaf bir duyguya kapılırız. Bayağı, açık, hiç değişmeyen, üzerinde aldanılması olanaksız türden bir olgu varsa, bu da ana sevgisidir. Analık aşkından yoksun bir ana düşünmek, sıcaklıktan yoksun bir ışık düşünmek kadar zordur; öyleyse bir ananın çocuğuyla ilgili tüm eylemlerini, tüm sözlerini ana sevgisine bağlamak yerinde bir şey olmaz mı? Siz gene de beni en doğal yansımayla görülmedik bir biçimde aldatan şu öyküyü dinleyin.
Ressamlık uğraşım beni yoluma çıkan yüzlere dikkatle bakmaya zorlar, bizim için yaşamı başka insanların gördüğünden daha canlı, daha anlamlı kılan bu yetenekten ne büyük bir tat aldığımızı da bilirsiniz. Oturduğum, yapıları geniş çimenlik alanlarla birbirinden ayrılan, uzak mahallede, sık sık bir çocuğu incelemiştim, ateşli, şeytansı yüzü, ötekilerden daha çok çekmişti beni. Birçok kez poz vermişti bana, ben de onu kimi zaman küçük bir Çingene, kimi zaman bir melek, kimi zaman da bir Amour biçimine sokmuştum. Serserinin kemanını, Dikenli Taç’ı, Tutkunun Çivilerini, Eros’un Meşalesi’ni taşıtmıştım ona. En sonunda bu çocuğun maskaralıklarından öyle büyük bir zevk aldım ki, bir gün ana babasından, o yoksul insanlardan, onu güzelce giydireceğime, cebine biraz harçlık koyacağıma, fırçalarımı temizletip alışverişlerimi yaptırtmaktan başka bir iş de yaptırtmayacağıma söz verdikten sonra, çocuğu bana bırakmalarını rica ettim. Çocuk güzelce yıkanıp arındıktan sonra çok sevimli oldu, evimde sürdüğü yaşamsa, baba izbesinde çekeceklerine göre bir cennet gibi görünüyordu gözlerine. Ne var ki, bizim oğlan arada sırada erken hüzün bunalımlarıyla şaşırttı beni, bir de şekerle içkiye aşırı bir eğilimi vardı; o kadar ki, kaç kez yapmamasını söylememe karşın, gene böyle bir hırsızlık yaptığını anladığım gün, babasının evine yollayacağımı söyleyerek gözünü korkutmak istedim. Sonra çıktım, işlerim de epey bir zaman evimden uzak tuttu beni.
Dönüşümde, gözüme çarpan ilk şey, şu dolabın kapağına asılmış küçük dostum, yaşamımın afacan arkadaşı oldu, ne kadar şaşırdım, ne büyük bir dehşet duydum! Ayakları neredeyse döşemeye değmekteydi; devrilmiş bir iskemle vardı yanında, hiç kuşkusuz ayağıyla itmişti; başı omzunun üzerine düşmüştü; şişmiş yüzü, tüyler ürpertici bir kımıltısızlıkla alabildiğine açılmış gözleri bende bir yaşam görüntüsü uyandırdı ilkin. Onu ipten indirmek, düşünebileceğiniz kadar kolay bir iş değildi. Çok katılaşmıştı, onu birden yere düşürmek de anlatılmaz bir tiksinti uyandırıyordu içimde. Bir elimle onu sıkıca tutmam, öbür elimle de ipi kesmem gerekiyordu. Ama bunu yapmakla her şey bitmiyordu; küçük canavar çok ince bir ip kullanmış, ince ip derinden derine etine girmişti, şimdi, boynunu kurtarmak için, şişin iki kabartısı arasındaki ipi ince bir makasla aramak gerekiyordu.”
Sevgiler, Oylum Yüksel
Okumanızı tavsiye edeceğimiz diğer Edouard Manet yazılarımız ;
- Edouard Manet’nin hayatı ve en önemli resimleri
- Edouard Manet’nin The Absinthe Drinker resmi
- Edouard Manet’nin The Spanish Singer resmi
- Edouard Manet’nin Music in the Tuileries Gardens resmi
- Edouard Manet’nin The Luncheon on the Grass resmi
- Edouard Manet’nin Olympia resmi
- Edouard Manet’nin The Fifer resmi
- Edouard Manet’nin The Portrait of Emile Zola resmi
- Edouard Manet’nin The Execution of Emperor Maximillian resmi
- Edouard Manet’nin The Balcony resmi
- Edouard Manet’nin Berthe Morisot with a Bouquet of Violets resmi
- Edouard Manet’nin Le Bon Bock resmi
- Edouard Manet’nin The Railway resmi
- Edouard Manet’nin A Bar at the Foiles-Begere resmi