Edouard Manet Akım : Realizm / Empresyonizm – Doğum : Paris, 23 Ocak 1832 – Ölüm : Paris, 30 Nisan 1883
Édouard Manet, özgürlüğüne düşkün, bağımsız bir ressamdı. Manet’yi anlamak için bu ilk cümle önemli bir başlangıç. O yüzden bugün eserlerini realizm ya da empresyonizm akımlarından biriyle sınıflandırmakta zorlanıyoruz. Manet, akımlar üstünde bir ressamdı, sanatıyla çok daha fazlasına, yeni dönemin başlangıcına vesile oldu; Modern Sanat. Yaşamı boyunca günlük hayattan konuları, sıradan insanları resimlerine konu etmekten vazgeçmedi, realizmin önde gelen bir savunucusu oldu. Sanatın her alanında, hem konu hem de teknik açıdan özgür düşünceyi savundu ve bu düşüncelerini cömertçe diğer sanatçılarla paylaşmaktan sakınmadı. Liderlik ettiği sohbetlerde, empresyonizm akımının doğmasına önayak oldu. Ama resimlerinin tek bir empresyonist sergide bile gösterilmesini istemedi. Bu etiketi istemiyordu. O akademik sanatta fark yaratmak istedi. Resimlerinin Salon’da gösterilmesi için çok uğraştı, ama amacı Salon’un kurallarına uymak değil, o kuralları yıkmaktı. Başardı da, resimleri Paris sanat camiasında skandallar yarattı.
Edouard Manet’nin ailesi zengin ve güçlüydü. Annesi İsveç kraliyet soyundan geliyordu, babası ise yargıçtı. Üç erkek kardeşin en büyüğüydü. Babası hukuk okumasını istedi ama Manet’nin böyle bir planı hiç olmadı. Manet, dayısı sayesinde küçük yaşta resme ilgi duymaya başladı. Louvre’daki sanat eserlerini gördü, özel resim dersleri aldı, karikatürler çizdi. Ama ailesi bunun hobiden ileri gitmesine izin vermedi. Deniz subayı olmak için iki defa sınava girdi, neyse ki başaramadı. 18 yaşına geldiğinde artık ailesi de pes etmişti, sonunda Manet bir ressam olmak üzere 1850’de resim eğitimine başladı.
1850-56 arası klasik bir tarih ressamı olan Thomas Couture’ün stüdyosuna katıldı. Louvre’daki klasik resimleri kopyaladı. Thomas Couture’ün verdiği eğitim fazlasıyla akademikti, bu tekniğinin gelişmesini sağladı ama onu bir kalıba sokmaya çalışması Manet’yi rahatsız ediyordu. Murillo, Velazquez, Goya, Titian ve Frans Hals resimlerinden etkilenmişti. 1853-1856 arası İtalya, Hollanda, Almanya ve Avusturya’ya kısa seyahatler yaptı, resimleri inceledi.
1856’da Paris’te ressam Albert de Balleroy ile birlikte kendi stüdyosunu açtı. (Balleroy, resimleri düzenli olarak Salon’da sergilenen, özellikle av ve hayvan sahneleriyle tanınan bir ressamdı.) Boy with Cherries (Kirazlı Çocuk) ve The Absinthe Drinker (Absent İçen Adam) resimlerini bu stüdyoda yaptı.
Boy with Cherries (Kirazlı Çocuk), 1858

Manet, Boy with Cherries (Kirazlı Çocuk) resminde, stüdyosunda henüz 15 yaşındayken kendini asarak intihar eden asistanı Alexandre’ı konu etti. Alexandre, Manet’nin fırçalarını yıkayan, küçük işlerini halleden ve arada modellik yapan genç bir çocuktu. Alexandre’ın ölümü Manet’yi derinden etkiledi. Kirazlarla birlikte bir natürmortun parçası gibi resmettiği asistanını hem gülümseyen neşeli gözleriyle, hem de hiç kimsenin fark edemediği derin düşünceleriyle, melankolisiyle birlikte ölümsüzleştirmiş oldu. Bu portre sonradan Manet’nin dostu olan Charles Baudelaire’e ilham verecek, 1864’te İp (The Rope / La Corde) isimli kısa hikayeyi yazıp Manet’e ithaf etmesine vesile olacaktı. Charles Baudelaire’in İp isimli kısa hikayesi hakkında daha fazla bilgiyi “Edouard Manet’nin Boy with Cherries resmi” yazımızda bulabilirsiniz.
The Absinthe Drinker (Absent İçen Adam), 1859

Absent içen adam olarak tasvir ettiği kişi, Louvre civarında sık sık gördüğü Collardet isimli bir hurdacıydı. Zar zor para kazanan, kazandığını içkiye yatıran bu adamı kasıtlı olarak pelerinli, silindir şapkalı tasvir etmişti. Onu bir aristokrat gibi sunup ironi yapıyordu, algımızla oynuyordu. 105,6 x 180,5 cm boyutundaki bu büyük Absent İçen Adam portresini Salon’a sundu, ama bir ayyaşın bu şekilde sunumu sakil bulunmuştu. Salon resmi reddetti. O dönemde hala hayatta olan Delacroix’nin bu resmin Salon’da sergilenmesi için oy veren tek kişi olduğu söylenir. (Sonra neden Delacroix’yi çok seviyorsun?!) Salon gelecek yıllarda başına dert olacak yeni akımlardan habersiz, realist eserlere bile burun kıvırdığı günlerini yaşıyordu. Bana göre ise bu Absent İçen Adam resmi, bir dahinin doğuşunun habercisiydi. Manet sadece sıradan insanları resmine konu edinerek realizm akımını desteklemiyor, aklımızla, önyargılarımızla oynuyordu. Daha fazla bilgi için Edouard Manet’nin The Absinthe Drinker resmi yazımızı okuyabilirsiniz.
The Little Cavaliers, 1860, Chrysler Museum of Art, Virginia, ABD A Meeting of Thirteen People, 1650, Louvre, Paris, Fransa
Manet, Velazquez’e ve İspanyol temalı konulara olan ilgisini resimlerine taşımaya başladı. Velazquez’in kontrastı, temiz ve canlı renkleri onu büyüyordu. 1860’da Louvre’da gördüğü “A Meeting of Thirteen People” resmini kopyaladı. Resmi o dönemde Velazquez’in yaptığı düşünülüyordu. (Sonradan öğrencisi Bautista Martinez del Mazo’nun yapmış olabileceği de düşünüldü, hala kesin olarak bilinmediğinden resim Louvre’da “Madrid School” imzasıyla sergilenir, her ikisinin de yapmış olabileceği ihtimali belirtilir.) Manet bence daha etkileyici olan bu kopyayı tamamladıktan sonra, sağ köşeye çekinmeden imzasını attı : Manet d’après Velasquez – Velasquez’den sonra Manet.
The Spanish Singer (İspanyol Şarkıcısı), 1860

Manet’nin İspanyol konularına olan merakının zirvesi olan bu resim, sonunda Akademi’nin de ilgisini çekti ve 1861’deki Salon’da sergilendi. Çok da beğenildi, hatta mansiyon kazandı. (Manet’nin anne babasını resmettiği “Portrait of Monsieur et Madame Auguste Manet” resmi de 1861’deki Salon’da sergilendi.) Aslında resimde gördüğümüz hiçbir şey gerçek değil. Her şeyden önce ortada bir İspanyol yok, şarkıcı veya gitarist de yok. Peki ne var? Müthiş bir ışık, göz alıcı bir kontrast, renk ve fırça kullanımı ile insanı hipnotize eden bir resim. Resmi ekranda görünce bu his geçmiyor elbette ama Metropolitan Müzesi’nde bu resimle karşı karşıya kaldıysanız, eminim hislerimiz ortaktır. Manet, stüdyosunda poz verdirdiği bu solak modele, eldeki aksesuarlarla İspanyol süsü verdi, gitarı tutuşundan çalmayı bilmediğini de anlayabiliyoruz. Yerde duran sürahi, kuru soğanlardan ve arka fondan Manet’nin bu resmi stüdyoda yaptığını gizlemediğini de açıkça görüyoruz. Daha fazla bilgi için Edouard Manet’nin The Spanish Singer resmi yazımızı okuyabilirsiniz.
Boy with a Sword, 1861, Metropolitan Müzesi, New York, ABD Lola de Valence, 1862, Orsay Müzesi, Paris, Fransa Mademoiselle V… in the Costume of an Espada, 1862, Metropolitan Müzesi, New York, ABD
Boy with a Sword (1861), Lola de Valence (1862) Velazquez ve Mademoiselle V… in the Costume of an Espada (1862) İspanya etkisiyle yaptığı resimleri arasında en çok sevdiklerimden. Boy with a Sword’da Leon’a (muhtemelen oğlu) poz verdirdi. 17. yy kıyafetleri içinde resmettiği Leon o sırada 9 yaşındaydı. Lola de Valence, Fransa’ya turneye gelen İspanyol bale kumpanyasının baş balerinasıydı. Mademoiselle V… in the Costume of an Espada’da 1860’lı yıllar boyunca modeli olacak Victorine Meurent ile çalıştı, ona matador kostümü giydirdi.
Music in the Tuileries Gardens (Tuileries Bahçelerinde Konser), 1862

Charles Baudelaire’in tavsiyesiyle yaptığı bu açıkhava resmi, bir burjuvazi eğlencesi olan, Louvre yakınındaki Tuileries Bahçeleri’nde haftada iki defa düzenlenen konserleri izlemeye gelen Parislileri tasvir ediyor. Resmin yansıttığı anın aksine, resimde hiçbir müzisyenin görünmemesi Manet’ye ait ilginç bir seçim. Hem konu seçimi, hem de üstünkörü yapılmış hissi veren tekniğiyle empresyonizmin başlangıcı sayılabilecek nitelikte. Manet, eskizlerini Tuileries Bahçeleri’nde tamamladığı bu resmi stüdyosunda yaptı. Resimde yer alan karakterlerin yüzleri özellikle kabaca, gevşek fırça darbeleriyle betimlenmiş. Manet kendisini en solda, önde yarım şekilde resme eklerken hemen yanında ressam arkadaşı Albert de Balleroy’e yer vermiş. Eleştirmen Zacharie Astruc, besteci Jacques Offenbach, kardeşi Eugene Manet, şair Charles Baudelaire ve ressam Henri Fantin-Latour resimdeki diğer ünlü karakterlerden bazıları. Resmin ortasında bir insan silüeti seçmenin zor olduğu, kumaşlar yığınını andıran flu kısım resmin tamamlanmadığı hissini veriyor. Ama Manet’ye göre resim bitmişti, istediği etki buydu. Daha fazla bilgi için Edouard Manet’nin Music in the Tuileries Gardens resmi yazımızı okuyabilirsiniz.
Manet, aralarında Tuileries Bahçelerinde Konser, Absent İçen Adam ve İspanya temalı resimlerinde bulunduğu toplam 14 resmini 1863’te Martinet Galeri’de sergiledi. İlk kez Martinet Galeri’de izleyici karşısına çıkan Tuileries Bahçelerinde Konser resmi fazla üstünkörü ve kaba bulundu, pek tabi acımasızca eleştirildi. Şaşırdık mı? Tabi ki hayır! Manet, yeri geliyor eski ustaların kompozisyonlarını kopyalayıp onları övüyor, yeri geliyor tamamen yeni teknikler deniyordu. Bu anlamda eşsizdi, sanatında sınır tanımıyordu, hiçbir kategoriye girmiyordu.
Suzanne Leenhoff ile evliliği, 1863
The Reading, 1869, Orsay Müzesi, Paris, Fransa Madame Manet at the Piano, 1868, Orsay Müzesi, Paris, Fransa
Suzanne Leenhoff (1829-1906), Manet’nin piyano öğretmeniydi. Manet’nin babası Auguste, oğullarına piyano çalmayı öğretmesi için, Hollandalı bir piyanist olan Suzanne’ı 1851’de tutmuştu. Tanıştıklarında Édouard Manet 19, Suzanne Leenhoff 22’ydi. 1852’de Suzanne’ın bir oğlu oldu; Léon-Edouard. Suzanne bu çocuğun babasının kim olduğunu açıklamadı, hatta gerektiğinde küçük kardeşi olarak tanıttı. Baba Auguste’ün hayatta olduğu 11 yıl süresince Édouard ve Suzanne’ın gizli şekilde aşk yaşadığı söylenir. Bazı kaynaklar, Suzanne’ın baba Auguste ile de ilişkisini olduğunu, Leon’un babası olabileceği ihtimalini öne sürer. Nitekim baba Auguste’ün 1862’deki vefatından sonra Édouard ve Suzanne evlendiler. Manet, Leon’u öz oğlu olarak açıklamamış ama ona babalık yapmış. Resimlerinde Suzanne ve Leon sık sık modellik yapmışlar.
The Luncheon on the Grass (Kırda Öğle Yemeği), 1863

Modern Sanat’ın başlangıcı sayılan bu resim, orjinal ismiyle Le déjeuner sur l’herbe, Manet’nin sanat tarihindeki duruşunu mükemmel özetliyor. Manet, eski ustalara ait bir kompozisyonu seçerek geçmişe olan saygısını sunuyor öncelikle. Geçmişe ait kompozisyonda günlük hayattan insanları resme taşıması, kontrastı, renk seçimleri, tekniğindeki kimi zaman detaylı, kimi zaman gevşek özgür fırça izleri… Louvre’da gördüğü Titian’ın The Pastoral Concert resmi ve Marcantonio Raimondi’nin Raphael’in kaybolan The Judgment of Paris kompoziyonundan etkilenerek yaptığı gravürden ilham aldı. Uzaktan resmi bir Rönesans kompozisyonu olarak algıladığından emin olmak istiyor sanki. Resimdeki çıplaklık sorun değil, nasıl olsa ortalama sanat izleyicisinin gözleri tanrıçaları, su perilerini çıplak görmeye alışık. Yaklaşıyorlar, resimdeki erkeklerin kıyafetleri, aksesuarları baya 19.yy’dan. Bu resim Paris burjuvasının bir gününü anlatıyor olmasın sakın! O da ne, öndeki çıplak kadın bir tanrıça tasviri değil, su perisi falan hiç değil, çimlerde oturmuş yemek yiyen gerçek şahsiyetlerden biri. Kıyafetli erkeklerin yanında çıplak şekilde oturmuş bir kadın, ancak bir fahişe olabilir. Üstelik o kadar utanması yok ki, gözlerini dikmiş izleyiciye bakıyor. Tam bir rezalet!
Manet bu resmi Salon’a sunmuş fakat sakil bulunmuş, reddedilmiş. 1863 Salon’u, Akademi’nin yenilediği sert kurallar sebebiyle çok sayıda eseri reddetmiş, şikayetlerin sonu bitmemiş. Bunun üzerine İmparator III. Napolyon’un emri ile o yıl aynı binada bir de “Reddedilenler Salonu” (Salon des Refuses) açılmış. Kırda Öğle Yemeği resmi de bu Reddedilenler Salonu’nda sergilenmiş. Tahmin edebileceğiniz gibi sayısız hakarete maruz kalmış. İnsan psikolojisi işte, Reddedilenler Salonu’ndaki eserleri o yıl Salon’daki eserlerden daha fazla ilgi çekmiş. İnsanlar sırf dalga geçmek, beğenmediğini özgürce söyleyebilmek için Reddedilenler Salonu’nu sıkış tıkış gezmişler. 1863’ün Reddedilenler Salonu’nda sergilenler bir diğer harika resim ise James McNeill Whistler’ın Symphony in White, No. 1: The White Girl resmiydi. Daha fazla bilgi için Edouard Manet’nin The Luncheon on the Grass resmi yazımızı okuyabilirsiniz.
Olympia, 1863

Kırda Öğle Yemeği resmine gelecek bu dinmek bilmeyen hakaretleri beklemiyordu. Aynı yıl, daha büyük bir sansasyon yaratacak resmi Olympia’yı tamamladı. Ama Salon’a sunmak için 1865’e kadar bekleyecekti, en azından Kırda Öğle Yemeği’nin etkisi biraz olsun dinmeliydi. Olympia’yı 1865’te Salon’a sunduğunda hiç beklenmedik bir şey oldu. Salon hem Olympia hem de İsa’nın sıradışı bir portresi olan “Jesus Mocked by the Soldiers” resmini sergilemeye karar verdi. Bu noktada artık Akademi’nin de biraz pozisyonunu değiştirip, Paris sanat ortamında çıkan tartışmaların merkezinde olmak istediğine karar verdiğini düşünebiliriz. Çünkü Olympia’nın yaratacağı sansasyon gün gibi ortadaydı.
Manet’nin Olympia resmi için seçtiği ilham Titian’ın Urbino Venüsü’ydü. Olympia’daki modeli Victorine Meurent’i gözünüz bir yerden ısırıyorsa haklısınız, evet Kırda Öğle Yemeği’ndeki çıplak model de kendisiydi. Olympia‘nın başkaldıran özelliği, çıplak kadının bir kusursuz bir tanrıça, bir melek, bir peri veya ilham aldığı Venüs yerine, bir hayat kadın olarak, hem de siyahi bir kadından hizmet alırken ve o dönem fahişeliğin sembolü olan siyah kedi ile resmedilmiş olmasıydı. Kadının tamamen çıplak olması yerine, boynunda siyah kolye, küpeleri, saçlarında amber çiçeği, kolundaki bilezik ve tek ayağında terlik olması daha da erotik algılandı. Tüm bu ayrıntıların üstüne, sakince ve herhangi bir utanma belirtisi olmadan izleyicinin gözlerinin içine bakması, onun aslında müşterisine baktığı ve bu işi sürekli yaptığı için alışkın olduğu izlenimi verdi, tepki çekti. Eleştirmenler kadınların bu ahlaksız resimden uzak tutulması gerektiği ile ilgili yazılar yazdı, Salonu yönetimi resmi özel bir odaya alınarak, saldırılara karşı kollamak zorunda kaldı.
Neyse ki Olympia tüm güzelliğini doya doya izleyebilmemiz için Orsay Müzesi’nde bizi bekliyor. Orsay’da Olympia’nın önünde dikilip yüzüne baktığımda, Uffizi’de Boticelli’nin Venüs’üne baktığımda ne görüyorsam aynısını görüyorum, sarhoş edici bir güzellik. Daha fazla bilgi için Edouard Manet’nin Olympia resmi yazımızı okuyabilirsiniz.
Young Lady in 1866, Metropolitan Müzesi, New York, ABD The Dead Toreador, 1864, National Gallery of Art, Washington, ABD
Manet, 1865’te İspanya’ya gitti. Velazquez ve Goya’nın resimlerini yerinde incelemek istedi. Ne var ki İspanyol mutfağını hiç sevmedi, İspanyolca bilmediği için çok zorlandı. Ama bir sonraki resmi için aradığı ilhamı bulmuştu, The Fife Player resmini İspanya dönüşü yaptı.
The Fifer – The Fife Player (Flüt Çalan Çocuk), 1866

Manet, Prado Müzesi’nde gördüğü Velazquez’in Portrait of Pablo de Valladolid (1635) resmine hayran kalmıştı. Arka fonun resimde kaybolması, resimdeki figürün etrafının adeta hava ile çevrelenmesi onu çok etkilemişti. Paris’e geri döndüğünde, Leon’u İspanyol ordusuna ait askeri üniforma ile giydirip, flüt çalarken tasvir etti. Manet, Velazquez resminde tam olarak neden etkilendiyse, onu resme taşmayı başardı. Bu resimle her karşılaştığımda, ilk bakışta ikinci sınıf bir fotoğrafçıda çekilmiş bir sünnet çocuğu fotoğrafını andıran, bu kompozisyonun karşında dikilmekten kendimi alamıyorum. Flüt çalan çocuğun karizması Salon’u etkilemedi ama aralarında Emile Zola’nın da bulunduğu bir grubun büyük takdirini kazandı. Daha fazla bilgi için Edouard Manet’nin The Fifer resmi yazımızı okuyabilirsiniz.
Cafe Guerbois
Manet, 1866’da Paris’teki Batignolles mahallesinde bulunan Cafe Guerbois’nın müdavimlerindendi. Bu cafede dönemin birçok sanatçısı ve aydını toplanıyor, sanat üzerine tartışıyorlardı. Manet ve Emile Zola sanatta yeni eğilimlerin savunucusu pozisyonundalardı ve özellikle 1868-70 arası çok popüler olan bu toplantıların lideri haline gelmişlerdi. Sanat eleştirmeni Theodore Duret, heykeltraş Zacharie Astruc, müzikolog Edmond Maitre, fotoğrafçı Nadar (Nadar’ın o dönem çektiği portre fotoğraflarını görmek için tıklayın) da bu ateşli toplantıların müdavimleriydi. Bir grup da ressam vardı bu önemli toplantılara katılan; Bazille, Degas, Monet, Pissarro, Renoir, Sisley ve Cezanne, Manet’nin yenilikçi fikirlerini dinleyenler arasındaydı. Bir nevi Empresyonizm akımının bu cafe toplantılarında, Manet’nin liderliğinde doğduğunu söyleyebiliriz.

Henri Fantin-Latour’un 1870’te yaptığı “A Studio in Les Batignolles” isimli resim, Manet’nin bu grup içindeki liderliğini vurgular. Resimde, Manet stüdyosunda resim yaparken, sadık savunucuları çevresini sarmıştır. Manet’nin karşısında oturan heykeltraş Zacharie Astruc. Ayaktakilerden en soldaki Alman ressam Otto Scholderer, şapkası olan Renoir, elinde gözlük tutan Emile Zola, arkasındaki müzikolog Edmond Maitre, önde tartan pantalonu olan Monet (Monet baya uzun çıkmış), sağ arkadaki ise Bazille. Bu resim gazetelere “Manet ve havarileri” yorumuyla haber olmuş.

1867’de Salon hiçbir resmini kabul etmeyince, çareyi Gustave Courbet’nin de geçmişte yaptığından ilham alıp, kendi özel standını açarak resimlerini sergilemekte buldu. 50 kadar resmini Exposition Universelle yakınında sergiledi, ama umduğu ilgiyi bulamadı. (Sonuçta Courbet sadece resimlerini sergilememiş, realizmin manifestosunu yayınlamıştı.) Boş yere para harcamış oldu. 1867’de Salon’da sergilenen bir Manet resmi vardı aslında, yapan Manet değildi ama… Ressam dostu Henri Fantin-Latour’un yaptığı Manet portresi 1868’de Salon’da sergilendi. Silindir şapkası, deri eldivenleri ile Manet pek bir yakışıklı görünüyor.
Portrait of Emile Zola, 1868

Emile Zola, 1867’de “Edouard Manet : Biyofizik ve Kritik bir İnceleme” isimli makalesini yayınladı. Zola, Manet’nin önemini anlıyor, topluma onun değerini anlatıyordu. Manet teşekkür etmek için dostunun portresini yaptı. Bu resim 1868’te Salon’da sergilendi. Emile Zola’nın arkasında görünen Olympia resmi ve Olympia’nın Zola’ya bakması güzel bir ayrıntı. O günlerde Paris’te hakim olan Japon sanatı etkisini de odaya yayılmış olan diğer eserlerden anlıyoruz. Emile Zola’nın nedense bu portreyi pek beğenmediği, evinin salonunda sergilemek yerine antrede alelade bir duvara astığı söyleniyor. Daha fazla bilgi için Edouard Manet’nin Portrait of Emile Zola resmi yazımızı okuyabilirsiniz.
The Execution of Emperor Maximilian (İmparator Maximilien’in İdamı), 1868-69

Manet, 1867’de kurşuna dizilerek idam edilen Meksika İmparatoru I. Maximilian’ın ölümünden çok etkilendi. Maximilian, Avusturya imparatorluk ailesinden geliyordu. 1864’te başta III.Napolyon’un ve Meksika’daki monarşi yanlılarının desteğiyle Meksika imparatoru ilan edilmişti. III.Napolyon 1866’da ordusunu Meksika’dan geri çekmek zorunda kaldı ama Maximilian Meksika’yı terk etmek istemedi. Çok geçmeden Meksika’daki Cumhuriyetçiler tarafından yakalandı, yargılandı. 19 Haziran 1867’de iki generali ile birlikte idam edildi. Manet, 1867-69 arası bu idamı anlatan bir seri resim yaptı. Bu serinin ilhamı İspanya’da gördüğü Goya’nın El Tres de Mayo de 1808 en Madrid (Madrid’de 3 Mayıs 1808) resmiydi. Daha fazla bilgi için Edouard Manet’nin The Execution of Emperor Maximilian resmi yazımızı okuyabilirsiniz.

1869’da Manet’nin Salon’da iki resmi sergilendi; 1868’te yaptığı Luncheon in the Studio (Atölyede Öğle Yemeği) ve 1869’ta yaptığı The Balcony (Balkon) resimleri. Luncheon in the Studio resminde öndeki çocuk o zaman onaltı yaşında olan Léon.

The Balcony resmini Goya’nın Balkondaki Mayalar resminden esinlenerek yaptı. Resim kontrastı sebebiyle çok ilgi çekti. Resimdeki karakterler Manet’nin arkadaşları. Soldaki kadın Manet’nin ressam dostu Berthe Morisot. Sağdaki kadın kemancı Fanny Claus, ayaktaki ise ressam Antoine Guillemet. İçeride, karanlıkta belli belirsiz bir şey taşırken görünen ise yine Leon. Daha fazla bilgi için Edouard Manet’nin The Balcony resmi yazımızı okuyabilirsiniz.
1870’te başlayan Fransa-Prusya savaşı, 1871’te Paris’in teslim olması ve III.Napolyon’un düşmesiyle son buldu. Manet, ailesini Paris’ten gönderip, gönüllü olarak orduya katılmıştı. Savaş bitince Paris’e döndü ama yeniden üretecek gücü bulmakta zorlanıyordu. Destek tam zamanında geldi. Paul Duran-Ruel isimli sanat simsarı, Manet’nin stüdyosundaki resimleri satın aldı, Manet yeniden moral bulmuştu.
Manet ve Morisot
Berthe Morisot with a Bouquet of Violets, 1872, Orsay Müzesi, Paris, Fransa
Portrait de Berthe Morisot, 1874, Musée des Beaux-Arts, Lille, Fransa Berthe Morisot with a Fan, 1872, Orsay Müzesi, Paris, Fransa Woman in Rose Shoes, 1872, Hiroshima Museum of Art, Hiroshima, Japonya
Portrait of Berthe Morisot, 1873, Musee Marmottan, Paris, Fransa The Rest, 1870, Rhode Island School of Design Museum, 1871, Providence, ABD
Manet ile ressam Berthe Morisot, 1868’te Louvre’da tanıştılar. Morisot, Manet’nin stüdyosunun müdavimlerimden olmuştu, Manet’den çok şey öğreniyordu. Birbirlerinin fikirlerine çok değer verdiler. Manet, Morisot’nun tekniğinin özgürleşmesini sağladı. Morisot da Manet’yi açıkhavada resim yapması için motive etti. Morisot, 1868-1874 arası Manet’ye pek çok defa modellik yaptı. Ki o yıllarda ressamlara poz veren modeller pek de iyi anılmıyordu. Manet ve Morisot arasındaki mektuplar, ikili arasında bir aşk olduğunu hissettirir nitelikte. Morisot, Suzanne’ı hiç beğenmiyor, Manet’ye eş olarak yakıştırmıyormuş. Ama Manet bir centilmendi, evliydi. Morisot ise asla evli bir erkekle birlikte olmazdı. Aralarındaki ilişki hep profesyonel kaldı. Belki de bu portreler, o adı konulmamış aşkın geleceğe gönderilen mektuplarıydı. Morisot’nun resimleri hem empresyonistler tarafından hem de Salon tarafından takdir görüyordu. Çok başarılı bir ressam olmasına rağmen, 33 yaşına bekar bir kadın olmasını ailesi dert edinmişti. O yaşta bekar olmak, o yıllarda sosyal açıdan bir sorundu. Manet’nin kardeşi Eugene, Morisot’nun abisine olan aşkını farkında olmasa gerek, Morisot’ya evlenme teklif etti, Edouard Manet’nin de onayıyla 1874’te evlendiler. Morisot’nun mantık evliliği yaptığı, sırf Edouard Manet’ye yakın olabilmek, soyadını taşıyabilmek için evlendiği söylenir. Manet ve Morisot ilişkisini, anlatılan ilginç bir hikaye ile noktalayayım. Morisot, Salon tarafından onaylanan ve sergi için teslim etmesi beklenen resmi konusunda endişelidir. Morisot resmi teslim etmeden önce akıl hocası Manet’ye, resimde içine sinmeyen ve beğenmediği yerlerden bahsediyor, Manet ise bunu üstü kapalı bir rica algılayıp Morisot’nun resmini düzeltiyor. Morisot, Manet’nin resmini değiştirdiğini görünce doğal olarak fenalaşıyor. Berthe Morisot with a Bouquet of Violets (1872) resmi hakkında daha fazla bilgi için tıklayın.
Manet, 1873’te Hollanda’ya gitti. Bu seyahatin sebebi Hollandalı ressam Frans Hals’a olan hayranlığıydı. Özellikle Louvre’da gördüğü Frans Hals’ın The Gypsy Girl resmine hayrandı. Bu seyahat dönüşte hediyesini verecekti; Le Bon Bock.
Le Bon Bock, 1873

Bu çarpıcı portre, 1873’te Salon’un yıldızı oldu, mansiyon ödülü kazandı. Manet’ye bu resimde poz veren dostu Emile Bellot’nun bir elinde yerel bira, diğer elinde pipo tutuşu, Fransa-Prusya savaşı sonrası bir çeşit vatanseverlik sembolü haline geldi. Savaş sonrası Alsace bölgesi ve Lorraine topraklarının bir kısmı Prusya’ya kaptırılmıştı. (Fransa bu kaybedilen toprakları I. Dünya Savaşı sonunda geri aldı.) Daha fazla bilgi için Edouard Manet’nin Le Bon Bock resmi yazımızı okuyabilirsiniz.
The Railway, 1873

Manet’nin modeli Victorine Meurent (Olympia, Kırda Öğle Yemeği…) ile son resmi. Saint–Lazare İstasyonu o yıllar Paris’in en işlek istasyonuymuş. Bir tren istasyonu resmi için seçtiği bu sıradışı kadraj beni hep büyülemiştir. Trenin varlığı sadece dumanı ile izleyiciye göstermesini o yıllar için çok cesur buluyorum. Peki demir parmaklık gibi göze hoş görünmeyen siyah bir nesneyi boylu boyunca arka fona yerleştirmesine ne demeli? Victorine’in kucağında uyuyan köpekten mi, kitabını yarım bırakıp izleyiciye bakışından mı, treni merak eden kız çocuğunun heyecanından mı bilemiyorum, bundan daha güzel bir istasyon resmi olamaz. Kıyafetlerdeki mavi-beyaz dengesinin birbirinin tam ters olması ve kızın saçındaki siyah bantın Victorine’in boynunda tekrarlanması da Manet’nin sevdiği kontrast oyunu. Bu resim 1874’te Salon’da sergilendi. Eleştirmenler hiç beğenmemiş, resmin tamamlanmamış olduğunu söylemişler. Gözleri illa tren aradıysa demek… Daha fazla bilgi için Edouard Manet’nin The Railway resmi yazımızı okuyabilirsiniz.
Gennevilliers günleri
Manet, 1874 yazını ailesinin Gennevilliers’deki evinde geçidi. (Paris’e yaklaşık 15km) Monet ise ailesiyle birlikte Gennevilliers’nin karşı kıyısındaki Argenteuil’deydi. (Aralarında Seine Nehri var.) Manet o yaz Monet ve onları sık sık ziyaret eden Renoir ile vakit geçirdi. Bu bir dizi nehir, kayık, kır temalı harika resimlerini bu seyahate borçluyuz.
The Monet Family in Their Garden at Argenteuil, 1874, Metropolitan Müzesi, New York, ABD Auguste Renoir’nın “Madame Monet and Her Son” resmi, 1874, National Gallery of Art, Washington, ABD
Manet, Monet’yi eşi Camille ve oğlu Jean ile birlikte bahçelerinde resmederken, Renoir da Manet’nin yanında durup bir resim yapmış. Solda Manet’nin yaptığı “The Monet Family in Their Garden at Argenteuil” resmini, sağda Renoir’nın yaptığı “Madame Monet and Her Son” resmini görüyoruz. Bir anın iki büyük ressam tarafından tasvirini görmek ne büyük bir keyif.
Boating, 1874, Metropolitan Müzesi, New York, ABD Argenteuil, 1874, Musée des Beaux-Arts, Tournai, Belçika
Soldaki “Boating” ve sağdaki “Argenteuil” resimlerindeki erkek, Suzanne’ın erkek kardeşi Rudolf Leenhoff, kadının ise kim olduğu hala bilinmiyor. Bu resimler sanat tarihinde Manet’nin ilk empresyonist resimleri kabul edilir ama ben bu tanımı yanlış bulunuyorum. Manet’nin resimleri realist resimlere alışık gözler için bitmemiş hissi yaratıyordu. Empresyonistlerin resimleri ile karşılaştırıldığında ise çok detaylıydı. Fırçaları isterse detaylı, isterse gevşek kullanıyordu. Sanatta savunduğu özgür düşüncelerle bir grup genç ressamın empresyonizm akımının kurmasına vesile oldu, evet ama Manet özgürdü, empresyonist olarak da sınırlandırılamazdı. Gerçek hayattan sahneleri konu ederek ve koyu renklerle kontrast yaparak realistlerin izinden gitti, empresyonistlerin kullanmaktan kaçındığı siyahlar, koyu griler onun için vazgeçilmezdi. Empresyonistler gibi açıkhavada da resim yaptı ama canı isterse. Bunu bir kural haline getirmedi. O modern insanın yaşamını konu alıyordu, evde, cafe/barda, bir tren istasyonunda, kayıkta ya da kırlarda, hayat nerede yaşanıyorsa onu özgürce konu edindi.

Monet, Seine Nehri manzaraları yaparken, ışığı daha iyi görüp yansıtabilmek için özel olarak yapılmış bir kayık satın almıştı. Bu yüzen stüdyosunda pek çok resim yaptı. Manet, “Claude Monet Painting in his Studio” resminde Monet’yi bu yüzen stüdyosunda resim yaparken, Camille’i ise eşini izlerken resmetmiş. Manet, sudaki yansımaları mükemmel yakalayan Monet için “Raphael of water” tabirini kullanmış.
Taşbaskıları
Le Corbeau, Kitap Kapağı The Chair Head of a Raven in Profile Head of a Raven in Profile Under the Lamp
The Raven on the Bust of Pallas At the Window
Stephane Mallarmé’nin Fransızca çevirisi ile Edgar Alen Poe’nun Kuzgun (The Raven) şiiri, Le Corbeau ismiyle, 1875’te Fransa’da yayınlandı. Manet, bu kitap için 6 illüstrasyon hazırladı. Poe, Kuzgun şiirini vefatından 4 yıl önce, 1845’te yayınlanmıştı ama ancak Fransa’da tanınması neredeyse 30 yıl sonra mümkün olacaktı.
Venedik
The Grand Canal, Venice, 1875, Özel koleksiyon The Grand Canal, Venice, 1875, Shelburne Museum, Vermont, ABD
Manet, 1875 sonbaharında Venedik’e kısa bir seyahati yaptı. Bu seyahatte eşi ve ressam arkadaşı James Tissot ona eşlik ediyordu. Manet’nin Venedik resimleri, sonradan Signac, Monet gibi pek çok ressamın Venedik’e gitmesine ilham olacaktı.
Nana, 1877, Hamburger Kunsthalle, Hamburg, Almanya In the Conservatory, 1879, Alte Nationalgalerie, Berlin, Almanya
Sonraki yıllar boyunca Manet, empresyonist arkadaşlarını ve onların sergilerini desteklemeye devam etti. Ama resimleriyle asla empresyonistlerin sergilerine katılmadı. O hiçbir kalıba sığmayıp sadece Manet olmaya devam etti. Bu dönemde modern Paris yaşamını konu aldığı resimlerinin yeri bende ayrıdır. 1877’de yaptığı “Nana” resmi, müşterisi arka koltukta beklerken izleyiciye bakan bir hayat kadınını tasvir eder. Nana, Salon tarafından reddedildi. Hayat kadınlarının sanatta bu şekilde özgürce yer alması Akademi’yi rahatsız ediyordu. Nana, Emile Zola’nın 1877’de yayınladığı L’Assommoir kitabındaki karakterlerden birinin ismiydi. Zola, 1880’da üst tabakaya hitap eden hayat kadını Nana karakterinin kahraman olduğu aynı bir roman yayınladı. Arkadaşları Guillemet çiftini bankta otururken konu ettiği “In the Conservatory”, 1879’da Salon’da sergilendi. “In the Conservatory”yi beğenmeyenler olduğu kadar, resimdeki detaylı işçiliği ile pek çok kişiyi de kendisine hayran bıraktı.
The Cafe-Concert, 1879, The Walters Art Museum, Maryland, ABD La Serveuse de bocks, 1879, Orsay Müzesi, Paris, Fransa Woman Reading, 1880-81, The Art Institute of Chicago, Chicago, ABD Plum Brandy, 1877, National Gallery of Art, Washigton, ABD At Father Lathuille, 1879, Musée des Beaux-Arts, Tournai, Belçika
“The Cafe-Concert”, 1878-79 yıllarında Paris sosyetesinin pek sevdiği Cabaret de Reichshoffen’de yaptığı resimlerden biriydi. Bu gece kulübünde kadınlar ve erkekler özgürce eğleniyordu. “Plum Brandy” resminde, elinde yakmadığı sigarası, önünde içinde erik bulunan bir brandy bardağı ile hayallere dalmış bir genç kadın görürüz. “At Father Lathuille” resminde, genç bir adamı, bir kadına kur yapmaktayken izleriz, arkada görünen garson da bizim gibi merak etmiştir bu flörtün nasıl sonuçlanacağını. “The Cafe-Concert”, “Plum Brandy” ve “At Father Lathuille” resimleri 1880’de Salon’da sergilendi. “The Waitress” (La Serveuse de bocks) resminde, kadın garson az önce pipolu müşterisine birasını servis etmiş, tepside taşıdığı diğer biraları bekleyen müşterilerine götürmek üzeredir. “Woman Reading” resminde kadının kıyafetlerinden, cafenin dış masasında oturduğunu, havanın soğuk olduğunu anlarız. Manet’nin imzasının hemen üstünde, kadının sipariş ettiği bira görünüyor. Café Nouvelle-Athènes, o yıllarda Manet için 2 masayı her zaman boş tutarmış. Biri Manet resim yapsın diye, diğer masa Manet’nin yazar ve ressam dostları gelince otursun diye.
1880’de haftalık yayın yapan La Vie moderne, Manet için solo sergi hazırladı. Manet’nin ünü New York ve Boston’daki sergilerle yeni kıtada da duyulmaya başlamıştı. Aynı yıl Manet’nin sağlığı kötüleşmeye başladı, bacaklarında uyuşma vardı. Romatizma zannedildi, doktorunun tavsiyesiyle hidroterapi tedavisi görmeye başladı. Kırsala taşınıp Paris’ten uzaklaştı. 1882’de Versailles’da, 1883’te Rueil’de villa kiraladı. Hastalığının ölümcül frengi olduğu sonradan anlaşılacaktı.
Manet’nin dostu Antonin Proust, 1881’de Güzel Sanatlar Bakanı olarak atandı. Onun da süreci hızlandırmasıyla, Manet’ye Fransa’nın en büyük sivil ödülü olan “Chevalier de la Legion d’honneur” verildi.
A Bar at the Folies-Bergère, 1882

Manet, hastalığı süresince ızdırap çekmesine rağmen resim yapmayı sürdürdü. Üstelik bu yeni resimlerin arasına bir şaheser sığdırmayı başardı. Bar at the Folies-Bergere resmi aynı yıl Salon’da sergilendi. Folies-Bergere, Paris’teki ünlü gece kulüplerinden biriydi. Manet’nin bu resmi, dönemin ünlü mekanı ve hatta eğlence anlayışı hakkında bilgi veriyor. Barda ön sırada duran üçgen logolu şişeler, ilk tescilli İngiliz birası. Paris’te İngiliz birasının ne işi var demeyin, bar sahipleri, eksik olmayan İngiliz müşterileri memnun edebilmek için bulunduruyormuş. Sol üstte, yeşil papuçlarla havada yürüyen kişi ilginizi çekmiş miydi? O dönem ipte yürüyen cambazlar, gece hayatının bir parçasıydı. Manet’nin imzası ise sol aşağıdaki şişenin hemen üstünde, adeta bir marka ve mahsul yılı gibi yerleştirmiş adını ve resmi yaptığı 1882 yılını. Manet bu resim için çalışmalara 1881’de başladı. Manet çok iyi bildiği ve daha önce eskizlerini çalıştığı Folies-Bergere’in barını stüdyosunda yeniden oluşturdu, model olarak ise gerçekten Folies-Bergere’de çalışan garsonu kullandı. Aynadaki yansımanın açılı olması, yıllardır en çok tartışılan konu. Aynanın çerçevesini bordo duvarın üzerinden takip ettiğimizde aynanın düz durduğunu görüyoruz sanki ama Manet’nin çizdiği yansıma, aynanın düz arkadan değil, sağdan yansıtma yaptığını gösterir gibi. Tabi ki bu bir hata değildi, bana göre Manet ölüm döşeğinde bile tartışma yaratacak bir konuyu resmine eklemişti. Daha fazla bilgi için Edouard Manet’nin A Bar at the Folies-Bergere resmi yazımızı okuyabilirsiniz.
Lilac and roses, 1883 Pinks and Clematis in a Crystal Vase, 1882 Bouquet of flowers, 1882
Manet son zamanlarında portreler ve natürmortlar çalıştı. Bir vazoda resmettiği çiçek resimleri arasından yukarıdakiler en sevdiklerim. 1884’de sol bacağı kangren oldu, son bir umutla bacağını kestiler ancak çok geçmeden 30 Nisan 1884’te vefat etti. Sadece 51 yaşındaydı. Antonin Proust, Emile Zola, Claude Monet tabutunu taşıyanlar arasındaydı. Degas cenaze töreninde, “o sandığımızdan çok daha büyüktü…” diyerek hislerini ifade etmiş. Ona hiç kavuşamayan Berthe Morisot ise “onu bir şekilde ölümsüz hayal etmiştim” der. Manet ölümsüz değildi belki ama geride bıraktığı eserleri ile ölümsüz kalmanın yolunu bulmuştu. Manet hayatı boyunca 400’den fazla resim yaptı. Beni en çok etkileyen resimleriyle Manet’yi anlatmaya çalıştım. Umarım onun neden realist veya empresyonist bir ressam olarak sınırlandıramayacağımızı, onun akımların üstünde muazzam bir sanatçı olduğunu anlatabilmişimdir.
Self-Portrait with a Palette, 1879, Özel Koleksiyon Spring, 1881, J. Paul Getty Museum, Los Angeles, ABD Autumn, 1882, Musée des Beaux-arts de Nancy, Fransa
Manet resimlerinin büyük bir çoğunluğu müzelerde sergilendiği için şanslıyız. Manet’nin bir resminin satışa çıkması çok nadir yaşanan bir durum. Bu yazının kapağında da yer verdiğim Self-Portrait with a Palette (1879) resmi özel koleksiyonerler arasında yatırım aracına döndü. En son 2010’da 29,48 milyon dolara el değiştirdi. Umarım bir gün müzede sergilenir. Koleksiyonerler resimleri satın alsın, yatırım yapsın, itirazım yok. İtirazım müzelerde sergilenmesine izin vermeyenlere, resmi sadece kendilerine saklamalarına. Manet’nin 1881’de Antonin Proust’nun tavsiyesiyle başladığı bir 4 mevsim serisi vardı. Malesef vefat ettiğinde sadece ilkbahar ve sonbaharı tamamlayabilmişti. Serinin Spring (1881) resmi 2014’te satışa çıktı ve Los Angeles’daki J. Paul Getty Museum resmi 65,1 milyon dolara satın aldı.
Sevgiler, Oylum Yüksel
Okumanızı tavsiye edeceğimiz diğer Edouard Manet yazılarımız ;
- Edouard Manet’nin Boy with Cherries resmi
- Edouard Manet’nin The Absinthe Drinker resmi
- Edouard Manet’nin The Spanish Singer resmi
- Edouard Manet’nin Music in the Tuileries Gardens resmi
- Edouard Manet’nin The Luncheon on the Grass resmi
- Edouard Manet’nin Olympia resmi
- Edouard Manet’nin The Fifer resmi
- Edouard Manet’nin The Portrait of Emile Zola resmi
- Edouard Manet’nin The Execution of Emperor Maximillian resmi
- Edouard Manet’nin The Balcony resmi
- Edouard Manet’nin Berthe Morisot with a Bouquet of Violets resmi
- Edouard Manet’nin Le Bon Bock resmi
- Edouard Manet’nin The Railway resmi
- Edouard Manet’nin A Bar at the Foiles-Begere resmi