Akım : Neoklasisizm – Doğum : Paris, 30 Ağustos 1748 – Ölüm : Brüksel, 29 Aralık 1825
Jacques-Louis David (1748-1825) Paris’te varlıklı bir ailede doğmuş. Babası tabancalı bir düelloda hayatını kaybettiğinde 9 yaşındaymış. Annesi onu yetiştirmeleri için mimar olan 2 erkek kardeşine emanet etmiş. Dayıları iyi bir eğitim alması için Jacques-Louis’yi o dönem Paris’in en iyi okullarından biri olan Collège des Quatre-Nations’a yatılı olarak göndermişler. Onun da kendileri gibi mimar olması ya da en azından doktor, avukat olması gibi beklentileri suya düşmüş. Jacques-Louis derslerle hiç ilgilenmiyor, sadece çizim yapıyormuş. Jacques-Louis’nin eskrim dersinde (bazı kaynaklarda öğrenci kavgası da yazar) yüzüne kılıçla bir darbe aldığı, bu yaradan kaynaklı oluşan tümör sebebiyle sol yanağının şiştiği ve konuşmasını zorlaştırdığı söyleniyor. Ne konuştuğu anlaşılmayan birinin, içine kapanması ve kendini çizimlere vermesi çok makul görünüyor. Belki de bu yara sayesinde bugün adını bilmediğimiz sıradan bir insan yerine, bir neoklasisizm ustası yetişmiş oldu.
Roma Ödülü
Dönemin Rococo sanatçılarından François Boucher ile akrabalıkları, Jacques-Louis’nin resim konusunda eğitim almasını kolaylaştırmış. Başlangıçta herkes gibi Rococo üslubunda resimler yapmış ama Boucher’in yönlendirmesiyle biraz daha klasik stili öğrenmesi için Joseph-Marie Vien’den dersler almış. Ve günümüzde Louvre Müzesi olan Kraliyet Resim ve Heykel Akademisi’nde (Akademi) eğitimine başlamış. Akademi, her yıl en başarılı öğrenciyi Prix de Rome (Roma Ödülü) ile ödüllendiriyor, sanatını geliştirmesi için tüm masraflarını karşılayarak Roma’ya gönderiyordu. Bu seyahatler genelde 4-5 yıl sürüyormuş ve hem keşif hem de eğitim sağlıyormuş. Jacques-Louis, bu prestijli Roma Ödülü’nü kazanmak için hırs yapmış. 1772’de 2. denemesinde kazanamayınca açlık grevi yaptığı, akademinin resim eğitimine dönmesi için onu zor ikna ettiği söyleniyor. Nihayet 1774’te ödülü kazanmış. Aslında Jacques-Louis’nin bu ödülü kazanma isteği, Roma’da göreceği eserler ya da alacağı eğitim için değil, tamamen itibar amaçlıymış. Her fani gibi o da Roma’da sanat ne kadar farklı olabilir ki diye düşünmüş olabilir. Michelangelo’yu, Caravaggio’yu, Raphael’i çıplak gözle görmeyen her insan bu yanılgıya düşebilir. Ve elbette Jacques-Louis Roma’ya gidince kendini kaybetmiş. Bu dönemde Roma’da tanıştığı Alman ressam Anton Raphael Mengs’in Rococo karşıtı, neoklasisizm üslubu onu etkilemiş. 1779’da Pompei Antik Kenti’ni ziyaret etmiş. Pompei keşfinin neoklasisizm akımının yayılmasındaki öneminden bahsetmiştim. (aşağıda) Jacques-Louis ne konuştuğu anlaşılmayan, biraz da geçimsiz olsa da Roma’daki akademi onun yeteceğini görmezden gelememiş ve eğitimini 1 yıl daha uzatmış.
Paris’e Dönüş
Jacques-Louis 1780’de Paris’e dönmüş. Akademi’nin resmi üyesi olmuş ve bugünkü Louvre’da ona bir stüdyo ve ev verilmiş. 1782’de dört çocuğunun annesi olacak Marguerite Charlotte ile evlenmişler. Devlet ona Horas Kardeşler’le ilgili resim yapma görevini verdiğinde, ben ancak Roma’da Romalıların resmini yapabilirim diyerek garip bir ısrarda bulunmuş. Kayınpederinin verdiği para ile eşi ve üç öğrencisini de yanına alarak tekrar Roma’ya gitmiş ve resmin eskizini burada tamamlamış. İyi ki de gitmiş. 1784’te Paris’te tamamladığı The Oath of the Horatii (Horas Kardeşlerin Yemini) resmini bugün neoklasisizmin ilk şaheseri olarak düşünebiliriz. Ve elbette Jacques-Louis’nin bundan sonra yapacağı yeni şaheserlerin habercisi, yol göstericisi…
Bu harika resmi 1787’de yaptığı The Death of Socrates (Sokrates’in Ölümü / Sokrates’in Zehir İçişi) ve 1789’da The Lictors Bring to Brutus the Bodies of His Sons (Brutus’un Oğullarının Cesetleri Getirilirken – Brutus’un Evine Dönüşü) şaheserleri izlemiş. Ta ki Fransız Devrimi başlayana ve Jacques-Louis kendini siyasete kaptırana kadar.
Fransız Devrimi
Fransız Devrimi (1789-1799), monarşinin yıkılıp, cumhuriyetin kurulması ile yeni bir çağ başlatmış olsa da, kendi içinde tezatlıklarla dolu bir dönemdi. Devrim süresince gücü elde eden gruplar, devrimin ilkelerinden uzaklaştı, eline yüzüne bulaştırdı. Fransız Devrimi’ni birkaç cümle ile özetlemek mümkün değil elbette ama Jacques Louis David’den bahsetmek için önemli bir kaç konuyu hatırlatmak istiyorum.
1793’te Kral XVI. Louis idam edilmiş, cumhuriyet ilan edilmişti. Jacques-Louis David’in bizzat Kral XVI. Louis’in idam edilmesi için oy verdiği söyleniyor. Bu dönemde iktidarı on ay süresinde ele geçiren Jakobenler muhalifleri bastıralım derken, aşırıya kaçmış, çok daha fazla kan dökülmesine sebep olmuş. Jakobenlerden olan devrimci lider Jean-Paul Marat, o dönemde Charlotte Corday isimli bir kadın tarafından öldürülmüş. Derisindeki hastalık sebebiyle küvette dinlenen Marat’ı bıçaklayarak öldüren Corday, “100 bin kişiyi kurtarmak için 1 kişiyi öldürdüm” demiş. Jacques-Louis, Jakobenlerin destekleyicisi olarak Marat’ı yüceltecek olan The Dead of Marat (Marat’ın Ölümü) resmini aynı yıl tamamlamış. Bu resim yeni bir şaheserdir ama Jacques-Louis’nin kahraman olarak gördüğü Marat ve Jakobenler artık kahraman olarak değil, halk düşmanı olarak algılanıyordur. (Bu durum Jacques-Louis’nin resmi ölene kadar sergileyememesine, saklamasına sebep olacaktır.) Terör Dönemi (5 Eylül 1793 – 28 Temmuz 1794) ismiyle anılan kanlı günlere sebep olan Jakobenler, Robespierre ve arkadaşları idam edilir, tıpkı Napolyon gibi Jacques-Louis David de Jakobenleri desteklediği için hapse girer.
Jacques-Louis David’in bu aşırı siyasi hareketleri eşi Marguerite Charlotte’ı bezdirmiş. Kralın idamı için oy verdiğinde boşanmışlar. Ama Jacques-Louis hapse girince yardımına ilk koşan Marguerite Charlotte olmuş, 1796’da yeniden evlenmişler. David eşine hediye olarak, pek çok ressam ve heykeltraş tarafından konu edilmiş ünlü Roma mitolojik hikayesi The Intervention of the Sabine Women (Sabine Kadınlarının Kaçırılması) resmini 1799’da yapmış.
Napolyon Dönemi
Jacques-Louis David, Napolyon’un başa gelişi ile yeni bir döneme girmiş. Napolyon’un sadık bir destekçisi olmuş, kendini adeta ona adamış. İmparatorluğun resmi ressamı olan Jacques-Louis David, bu dönemle birlikte resimlerinde antik Roma, Yunan karakter yerine, Napolyon’u ve yeni Fransa’yı anlatan resimler yapmaya başlamış.
1801-1805 arası yaptığı 5 versiyondan oluşan Napoleon at the Saint-Bernard Pass serisi (Napoleon Crossing the Alps) ve en sevdiğim resmi The Coronation of Napoleon (1806) bu dönemin şaheserlerinden. Jacques-Louis David 1803’te Şeref Lejyonu Şövalyesi olmuş, 1815’te Şeref Lejyonu Komutanlığına terfi etmiş.
Sürgün Dönemi
Napolyon’un düşüşü ve Bourbon Hanedanı’nın yeniden Fransa’nın başına geçmesiyle birlikte, Jacques-Louis David’in devrim sırasındaki politik duruşu ve Napolyon ile ilişkisi onun için tehlikeli olmuştur. Brüksel’e gider. Yeni Kral Louis XVIII, özür dilediği durumda devletin ressamı olarak görevine geri dönebileceğini söylese de kabul etmez. Ona göre Fransa için yapabileceği her şeyi zamanında yapmıştır.
Belçika’dayken, son eseri Mars Being Disarmed by Venus’ü yapmaya karar verir. Bu resim için, yaşamı boyunca öğrendiği her şeyi ortaya koymaya ve sonra bir daha eline fırça almamaya karar vermiştir. Hem kendini adadığı neoklasisizmden, hem de o dönemde yükselişte olan romantizmden öğeler taşıyacaktır bu son şaheseri. Bu resmi tamamlaması 1822’den 1825’e 3 yılını alacaktır. Resimde Jacques-Louis üç güzeller ve cupidi, Mars’ın miğferini, kalkanını ve zırhlarını alarak onu silahsızlandırırken ve bu durumdan hiç rahatsız görünmeyen Mars kendini Venüs’ün kollarına bırakırken tasvir etmiş. Aynı yıl Jacques-Louis bir gün tiyatrodan çıktığında ona at arabası çarpmış ve yaralanmış. Çok geçmeden 29 Aralık 1825’te vefat etmiş. Çocukları Jacques-Louis David’in naaşını, 1 yıl sonra Paris’te vefat eden annelerinin mezarı yanına götürmek isteseler de Fransız Kraliyeti’nin müsade etmemesi sebebiyle bunu başaramamışlar. Fransa hükümeti 1989’da Jacques-Louis David’in mezarında kalanları Paris’e getirmeyi istese de, bu defa bir anıt haline gelen mezarı Brüksel hükümeti bozmak istememiş ve buna izin vermemiş. Jacques-Louis David’in mezarı, Mars Being Disarmed by Venus ve The Dead of Marat resimleri günümüzde Brüksel’de bulunuyor.
Okumanızı tavsiye edeceğimiz diğer Jacques-Louis David yazılarımız ;
- The Coronation of Napoleon – Napolyon’un Taç Giyme Töreni (1807) resmi
- The Oath of Horatii – Horas Kardeşlerin Yemini (1784) resmi
Neoklasisizm
Neoklasisizm, 18. yy’ın ikinci yarısında Roma’da ortaya çıkan ve hızla Avrupa’ya yayılan “Yeni Klasik” anlayıştı. Bu dönemde İtalya ve Yunanistan’da bulunan arkeolojik keşifler, özellikle 1748 yılındaki Pompei’nin keşfi sayesinde Avrupalılar antik Roma yaşamı hakkında yeni bilgiler edindiler. Saç örgü modellerinden, kıyafetlere, mimariye, sanata antik Roma’ya ait olan her tasarım çağdaş ve estetik bulunuyordu. Antik Yunan ve Antik Roma yaşamı yeniden moda olmuştu. Fransız Devrimi’nin getirdiği aydınlanma ile daha uyumlu olan neoklasisizm sahiplenildi. Kahramanlık, dürüstlük, erdem, milliyetçilik, özveri gibi özellikler Fransız Devrimi ile birlikte ön plana çıkarılmak istendi. Barok sanatı ve şatafatlı rokoko anlayışı, ilahi hükümdarları, aristokrasiyi ve dini çağırıştırıyordu, bu sebeple inkar edildi. Neoklasisizm ile birlikte bu yeni klasik anlayış tüm Fransa’da sahiplenildi. Paris’teki Zafer Takı (1836) ve Pantheon (1790) da bu dönemde, Roma mimarisine olan hayranlıkla neo-klasik üslupta inşa edilmişti. Neoklasisizm aynı zamanda antik Roma ile rekabet etme çabasıydı. Resim sanatı ciddi olmalıydı, desen önemliydi, fırça izleri belirgin olmamalı, sahneler gerçekçi olmalıydı. Jacques Louis David, bu dönemde Fransa’nın görsel moda direktörüydü. Hükümetin seremonileri, evlilik törenleri, giyim kuşam her şey Jacques Louis David’in neoklasisizm anlayışı doğrultusunda tasarlanırdı. İngilizcesi Neoclassicism, Türkçesi Neoklasisizm olan akımından neo-classicism, neoklasizm, yeni-klasikçilik, yeni-klasisizm olarak bahsedildiğine de rastlayabilirsiniz.
Sevgiler, Oylum Yüksel
1 comment
Çok güzeldi , keyifle okudum.
Buna benzer bir içerik ve görsellerle ve daha detaylı bir anlatım olucak şekilde bir kitap çıkarılsa harika olurdu.