Leonardo da Vinci (1452-1519)
Hayatı ve En Önemli Eserleri
İtalyan sanat ve bilim adamı Leonardo, sadece Rönesans döneminin değil, 2. bin yılın dâhisidir. Evlilik dışı bir çocuk olarak doğdu. Annesi ve babası ayrı hayatlar kurdu, başkalarıyla evlendi. 14 yaşına geldiğinde ona bakan babaanesi ve dedesi vefat edince, mecburen babasının evine, Floransa’ya taşındı. Bu yeni evde dışlanmıştı, üstelik gayrimeşru çocuklar okula da kabul edilmiyordu. Neyseki içindeki dâhiyi farkındaydı, külkedicilik oynamak yerine sanatıyla meşgul oldu. Babasının desteği ile 17 yaşında bir ressamın yanında çırak oldu.
20 yaşına geldiğinde, kendi siparişlerini alıyordu. Yeteneğini ispatlamıştı ama eşcinsel eğilimleri onu neredeyse canından ediyordu. Leonardo’nun üreme eyleminin iticiliği ile ilgili bir söylemi vardı, Freud bunu sonradan “frijit”lik beyanı olarak açıklayacaktı. Ancak Freud yanılıyordu, Leonardo’nun derdi kadınlardı, cinsellikle ilgili bir sorunu yoktu. O dönem eşcinselliğin cezası ölümdü, aile güçlerinin kullanarak davayı düşürdü. Leonardo, bir dolu işini yarım bırakıp, Milano’ya kaçtı; bir şehir için ne büyük hediye! 17 yıl boyunca Milano’da çalıştı.
Leonardo’nun kafasında o kadar çok şey vardı ki, yarım kalmış, bitiremediği işleri yüzlerceydi. Neyseki 40 yaşından sonra aklındaki projeleri not almaya başladı da, bugün onu sadece ressam veya heykeltraş olarak değil, bilim adamlığı, anatomiye yaklaşımı ve mucitliği ile de tanıyoruz. 1513’e kadar İtalya’da dolaştı, Floransa ve Roma’da bulundu. Mediciler ve Papa için de çalıştı ama o dönem takıntısı anatomiydi. Papa kadavra kesmesini yasaklamıştı. Fransa kralı 1.Francis’ten teklif tam zamanında geldi, Fransa’nın baş ressamı, baş mühendisi ve baş mimarı olacaktı. Fransa’ya gittikten sonra hiç yeni resim yapmadı. Sağ kolu felç olmuştu. Zaten Leonardo ressam olarak tanınsa da aslında resimleri topu topu 21 taneydi. Fransa Kralı ile uzun sohbetleri ve dostluğu oldu. Bu sebeptendir ki Leonardo 67 yaşında kalp krizinden vefat ettiğinde, kral dostuna ait resimlerinin Fransa’ya getirilmesini buyurdu. Mona Lisa ve Virgin of The Rocks resimlerinin Paris’te olmasının sebebi budur. Herhalde “The Last Supper” Milano duvarlarında bir fresk olmasaydı, o da Louvre yolcusu olurdu.
Virgin of the Rocks (1483-86)
Leonardo da Vinci’nin (1452-1519) Kayalıklardaki Bakire – Virgin of the Rocks (1483-86) isimli resmi Louvre Müzesi’nde (Paris, Fransa). Resmin boyutu 199 cm x 122 cm.
Leonardo’nun Virgin of the Rocks – Kayalıklardaki Bakire resmi oldukça tartışmalı. Resim kilise tarafından ressam Le Predis kardeşlere sipariş edilmişti. Bakire Meryem’in gebeliğinin lekesizliğini savunan bir tarikat, kiliseye bunu anlatan bir resim almasını önermişti. Le Predisler akıllıydı, resme dekor olacak kanatları kendileri yaptılar ama ana resmi daha yetenekli olan Leonardo’ya verdiler. Leonardo resmi yaptı, sonuç bugüne kadar benzeri görülmemiş bir şaheserdi. Meryem, daima resmedildiği gibi tahtta değil, aksine fantastik bir dünyada, bir kayalığın üzerindeydi. Resim aydınlık değil karanlıktı, ışık sadece Meryem, bebek İsa, çocuk vaftizci Yahya ve yanlarındaki dünya güzeli bir meleğin üzerindeydi. Ancak bu resim bir şekilde tarikat ile Leonardo arasında 20 yıl kadar sürecek bir davaya sebep oldu. Kimine göre Leonardo istediği parayı alamadığı için resmi vermemişti, kimine göre ilahi karakterler yeterince ulvi görünmüyordu, düzeltme gerekliydi. Leonardo, Le Predis kardeşlerin tavsiyesiyle resmin ikinci bir kopyasını hazırladı. Bugün Londra Ulusal Galeri’de bulunan 1508 tarihli bu ikinci resmin, ne kadarını Leonardo’nun yapıp, ne kadarını Le Predis’in yaptığı hala meçhul.
Virgin of the Rocks (1508)
Leonardo da Vinci’nin (1452-1519) Kayalıklardaki Bakire – Virgin of the Rocks (1508) isimli resminin2. bir kopyası olan bu resim The National Gallery’de (Londra, İngiltere). Resmin boyutu 189,5 cm x 120 cm.
İkinci resim sonradan kiliseye verildi ama 1875’lerde satışa çıktığında bir İngiliz koleksiyoner tarafından alınıp, İngiltere’ye götürüldü, 1880’den beri ise Ulusal Galeri’ye ait. Yeni yapılan çalışmalarda, ikinci resmin altında, sadece kızılötesi ışıklar ile görünen ikinci bir taslak daha ortaya çıktı. Meryem’in hem İsa’ya hem de Yahya’ya sarıldığı bir versiyon altta gizliydi. İkinci resimde, melek dışındaki tüm karakterlerin başı üzerine hareler var. Tıpkı Frodo’nun yüzüğe baktığını andaki gibi, benim de kendimden geçerek baktığım Leonardo hareleri…
Mona Lisa – La Gioconda (1503-06 ve 1519)
Leonardo da Vinci’nin (1452-1519) Mona Lisa – La Gioconda (1503-06 ve 1519) isimli resmi Louvre Müzesi’nde (Paris, Fransa). Resmin boyutu 77 cm x 53 cm.
Mona Lisa için sadece Leonardo’nun değil, dünyanın en ünlü resmidir desek yeridir. Floransalı ipek tüccarı Francesco del Giocondo, Leonardo’dan eşi Lisa Gherardini’nin bir resmini yapmasını istemişti. Leonardo resmi yapmayı kabul etti ama her zamanki gibi resimle oyalandı, 4 yıl üzerinde çalıştı ama tamamlamadı. 1519’da Fransa’ya gittiğinde Mona Lisa’yı tekrar gözünün önene koyup tamamlayacaktı. Leonardo vefat ettiğinde, Napolyon resmi çok beğendiğinden bir süre sarayında tuttu. Sonra Louvre Müzesi’ne koyuldu.
Louvre yönetimi için bir resmin, diğerlerinden daha özel kabul edilmesi ve ayrıcalık tanınması olacak iş değildi. Yıllarca ona da eşit muamele yapılması için uğraştılar. Ancak bir takım popüler olaylar resmin dünyaca ünlü olmasına sebep olunca ve ziyaretçilerin bir kısmı sadece “Mona Lisa”yı görmek için Louvre’a akın edince, yönetim, personelin ricasıyla, müze içine “Mona Lisa” tabelaları koymak zorunda kaldı. Mona Lisa bugün, kurşun geçirmez ve havası ayarlanmış özel bir cam koruma içinde sergileniyor. Peki neydi Mona Lisa’yı bu kadar özel kılan?
Resmin özellikleri ayrı, neden bu kadar ünlü olduğu ayrı değerlendirilmeli aslında. Resmi farklı kılan özellikler, özellikle yüzünde tam olarak anlamlandırılamayan tebessüm. Rönesans döneminde, bir kadını oturarak resmetmek de pek de alışıldık durum değil. Hele ki arka fondaki peysaj! Genelde fon hiç kullanılmazken, arkada inanılmaz bir manzara var. Mona Lisa’nın bedeni, başka bir yöne, hatta uzağa bakacak şekilde yerleştirilmişken, yüzü izleyiciye dönük. Ve kaşları yok! Evet, hiç dikkat etmiş miydiniz? Mona Lisa kaşsız. O dönem kaşların tamamını aldırmak bir moda imiş, dolayısıyla Mona Lisa zaten kaşsız olabilir. Ama bir taraftan Rönesans’ın tarihçisi Vasari’nin Mona Lisa’nın kaşlarına methiyeler düzdüğü bir yazısı da var, bu da akla restorasyon sırasında yanlışlıkla silinmiş olabileceği ihtimalini getiriyor. Diğer taraftan Vasari, resmi görmeden, Mona Lisa’nın illa bir kaşı olacağını düşünüp, kaşlarının güzelliğini uyurmuş da olabilir. İşte tarih 15.yy olunca, kaynaklar ve güvenilirliliği biraz şaşıyor.
Peki Mona Lisa’yı dünyaca ünlü yapan olaylar ne oldu? Bir kere, resim Fransa’da tamamlandığı ve Napolyon’a arkadaşı Leonardo’dan kalan, tamamlanmış nadir eserlerinden Mona Lisa’ya ilgi duyduğu için, resim zaten Fransa’da sevilmiş, sahiplenilmişti. Dünyaca ünlü olması ise 4 önemli olaya bağlanabilir. İlki 19. yy’da Fransız sembolist şairler, Mona Lisa’ya şiirlerinde yer vermeye başladılar, Mona Lisa’nın bir vampir, mezarları iyi tanıyan bir “femme fatale” yani baştan çıkarıcı bir kadın olduğunu iddia ettiler, bu da edebiyat dünyasını takip edenlerin ilgisini çekti. İkincisi, 1911’de eski bir Louvre çalışanı Mona Lisa’yı çaldı. 1913’de satmaya çalışırken yakalandı. Hırsız, “ulvi” hırsızlık amacını, Leonardo’nun İtalyan olduğunu ve dolayısıyla resmin İtalya’da bulunması gerektiğine inandığı şekilde açıkladı. Olay bütün gazetelerdeydi ve dünyada duymayan kalmadı. Üçüncüsü, 1919’da Marcel Duchamp, Mona Lisa kartpostalına bıyık ve sakal yaparak, ünlü Dadaizm eserlerinden birini ortaya çıkardı. Duchamp’ı anlatırken bahsetmiştim. Böylece Mona Lisa, Rönesans sanatına ilgi duymayan dadaist ve sürrealist camiada da ünlenmiş oldu. Son olarak Nat King Cole, 1950’de tüm dünyada hit olan ve 8 hafta 1 numaradan inmeyen ünlü şarkısında Mona Lisa’dan şöyle bahsediyordu; Mona Lisa, bir aşığın aklını çelmek için mi bu gülümseme, yoksa kırık kalbini bu şekilde mi gizliyorsun? Ray Evans ve Jay Livingston’un Captain Carey, U.S.A. (1950) filmi için birlikte sözlerini yazıp bestelediği, Nat King Cole’ün seslendirdiği şarkı o yıl “En iyi Özgün Şarkı” Oscar ödülünü kazanmıştı. Şarkıyı dinlemek isterseniz tıklayın.
İşte Mona Lisa, tüm bu özellikleri ve gerçekleşen olaylarla, Louvre yönetimi tercih etmese de en ünlü resim oluverdi. Normalde, çok popüler olan işler ilgimi çekmez, hatta aksine bir önyargı duymama sebep olur. Louvre’da hayranı olduğum bir sürü resmi, Mona Lisa popülerliği sebeple bir dolu alakasız turistle birlikte gezmek de en olumsuz yanlarından biri. Ama Mona Lisa ile karşı karşıya kaldığım her anda, önyargılarım beni etkilemedi. Resmin karşısında donup kaldığımı söylemem lazım. Bir şekilde Mona Lisa’da sizi içine çeken bir şey var, bu ünlü olması değil. O tuhaf gülümseme ve arka fondaki derinlik insanı içine çekiyor, karşısında dikilip hayran gözlerle kala kalıyorsunuz.
The Last Supper (1495-1498)
Leonardo da Vinci’nin (1452-1519) The Last Supper (1495-1498) isimli resmi Santa Maria della Grazie’de (Milano, İtalya). Resmin boyutu 4,6 metre x 8,8 metre.
Şifreleri ve mantık hatalarıyla ünlü The Last Supper, yani Son Akşam Yemeği, İsa’nın 12 havarisine içlerinden birinin ihanet edeceğini açıkladığı o son yemeği tasvir eder. Mantık hatası, İsa’nın yaşadığı dönemde yemek masası kültürü olmamasından başlıyor, yani en başta masada oturmaları gerçek dışı. Ya masada portakal bulunmasına ne diyeceğiz, portakal 15. yüzyılda gelmiş Avrupa’ya. Peki bunları Leonardo gibi bir dahi bilmiyor olabilir miydi? Elbette bilmemesi imkansız, bu sadece onun İncil’deki bu hikayeyi tasvir ederkenki tercihi. Resim İsa’nın, kendi içlerinden birinin ihanet edeceğini bildiğini açıklamasından hemen sonraki tepkileri yansıtıyor. Tüm havariler hayretler içerisinde. Resimde kutsal üçlemeye yer verilmiş; baba, oğul ve Kudüs. Bunu temsilen havariler üçlü gruplar halinde konumlanmış, İsa’nın arkasında 3 pencere var. Sol baştan sayarsak, ilk üçlü Bartholomew, James ve Andrew. İkinci üçlüde Judas, Peter ve John var. Sonra İsa ve sağındaki üçlü Thomas, James the Greater, Philip. Son üçlü ise Matthew, Jude Thaddeus ve Simon the Zealot. İhanet eden Judas, mavi yeşil elbiseli olan. Masada en alçakta duran o. Sağ avucunda bir şey kavramış. Bu İsa’ya ihanet etmesi için ona ödenen 30 parça gümüşü simgeliyor olabilir. Judas aynı zamanda masadaki tuza uzanmış, bu o dönem kullanılan “tuza ihanet etmek” yani, efendisine ihanet etmek anlamındaki terimin bir çeşit canlandırması olabilir. Judas’ın hemen arkasında James’in tuttuğu bıçak var, James kavgacı karakteriyle tanınırmış, hem onu temsilen hem de ihanet eden açıklanırsa saldırmaya bir hazırlık olabilir. Milano’da resmin bulunduğu bina eski dönemde bir yemekhaneymiş. Leonardo, fresk konusunda tecrübeli olmadığından, bu yemekhanenin duvarında ilginç bir takım teknikler denemiş. Duvarı ziftle sıvamış, alçıtaşı ve sakız kullanmış. Resim henüz Leonardo hayattayken, yapıldıktan 20 yıl sonra, bedbaht bir hale gelmiş, parça parça dökülmeye başlamış. Vasari’nin anlattıklarına göre 1556’da resimdeki figürler tanınmaz haldeymiş. 1700’lere kadar resmi korumak için çabalayanlar olmuş. 1726’da ilk restorasyon yapılmış, eksikler boya ile kapatılmış, tüm resim cilalanmış. 1770’de bir restorasyon daha.. 1796’da Fransa ordusu bu yemekhaneyi cephanelik olarak kullanmış, sonra da hapishane yapılmış. Fransız askerler resmi taşlamış, merdiven dayayıp havarilerin gözlerini oymaya çalışmışlar. Ömrünün son yıllarında Fransa kralına arkadaşlık eden Leonardo’ya, Fransızlar tarafından böyle bir saygısızlık yapılması çok çirkin. Tüm Leonardo resimlerini sahiplenmeye kalkan Fransızlar, belki de elde edemedikleri bu resmi özellikle hırpaladılar. Resim bir de 2. Dünya Savaşı’nda bombalara hedef oldu. Tüm bu şanssızlıkların ardından, resim tuğlalarıyla birlikte yerinden sökülüp, tamir edildi ve 1999 itibariyle yerine konuldu. Artık resim mümkün olduğunca korunmaya çalışılıyor, ortamın nemini koruyan özel bir klima sistemine sahip ve ziyaretçilere içeride en fazla 15 dakika kalmalarına izin verilmiş durumda. Son Akşam Yemeği resmi, Da Vinci Şifresi romanıyla tekrar gündeme gelmişti hatırlarsanız. Romana göre, İsa’nın solunda kendinden geçmiş görüntüsüyle duran John değil, Magdalalı Meryem’in ta kendisi. İsa ile bel hizasında birleşmişler. Bedenleri “V” işaretini çağrıştırıyor yani kadının sembol. Kıyafetleri ise bir ayna etkisinde birbirini yansıtıyor. Romana göre bu İsa’nın bir çocuğu olacağının, soyunun devam edeceğinin sırrını saklıyor. Bu iddiaları fazlasıyla saçma bulanlar da var, inananlar da.
Lady with an Ermine (1489-1490)
Leonardo da Vinci’nin (1452-1519) Lady with an Ermine (1489-1490) isimli resmi Czartoryski Müzesi’nde (Kraków, Polonya). Resmin boyutu 54,8 cm x 40,3 cm.
Karşınızda Mona Lisa‘nın bu dünyadaki en büyük rakibi; Lady with Ermine. Resimdeki kadın, Cecilia Gallerani. Soylu olmayan bir ailenin, güzel ve eğitimli kızı. Cecilia, küçük yaşta nişanlanıyor ama Milan’ın hükümdarı olan Lodovico Sforza ile tanışınca işler değişiyor. Nişan atılıyor ve Cecilia Lodovico ‘nun metresi olarak saraya taşınıyor. Cecilia herhangi bir metres değil, şiirler yazıyor, şarkı söylüyor, enstrüman çalıyor. Bu sebeple de Lodovico’nun gözdesi. Leonardo Milano’da yaşadığından, Lodovico herkes gibi Leonardo’nun da patronu. Cecilia için ne büyük şans ki, Leonardo onun bir portresini yapıyor. Resimde Cecilia sadece 16 yaşında. Leonardo ise 30’lu yaşlarının sonlarında.
Kızın kucağındaki “ermein” denilen hayvan Türkçe’de as ya da kakım olarak bilinen bir gelincik türü. Bu hayvanın diğer gelinciklerden farkı, sadece kışın tüylerinin tamamen beyaza dönmesi. Bu özelliği ile de saflığı ve temizliği temsil ediyor. Bu hayvan aynı zamanda Lodovico ailesinin de sembolü. Cecilia’nın kucağında bu hayvanı tutması hem onun saflığına, hem de sevgilisi Lodovico’ya olan bağlılığına bir gönderme. Vücudu tıpkı Mona Lisa gibi sola dönük ama hem hayvanın hem de Cecilia’nın başı tam ters yöne bakıyor. Sanki bir ses gelmiş de ona bakıyorlarmış gibi. Malesef Cecilia’nın şansı hep böyle iyi gitmiyor. 1591’de Lodovico’dan bir oğlu oluyor ama Lodovico onun yerine bir başka soylu kadınla evleniyor. Mecburen bir süre sonra saraydan ayrılıyor.
Resmin sol üst köşesinde “La belle ferronnière” ve alt satırda “Leonard Dawinci” yazıyor. Bu yazı Leonardo tarafından yazılmamış. Resim 1798’de Czartoryski ailesi tarafından satın alınıyor ve muhtemelen Polonya’ya getirildiğinde bu not ekleniyor. Resime neden “La belle ferronnière” yazıldığını soracak olursanız, sebebi Leonardo’nun Louvre’da bulunan La belle ferronnière isimli portresindeki kadına benzetilmesi. Bu nasıl bir cürret inanılır gibi değil. Adam sırf benzetti diye Leonardo’nun resminin üzerine bir yazı yazabiliyor, cahilllik diye buna denir. Resmin arka planında oluşmaya başlayan hasarlar sebebiyle, daha fazla zarar görmemesi için, bir de restorasyon yapılıyor. Kaynaklarda anlatılana göre mavi-gri olan fon, siyah olarak yeniden boyanıyor. Tahminler bu işlemi 1830’larda ünlü ressam Eugène Delacroix’nun yaptığı yönünde. Resimde yapılan incemelerde, Leonardo’nun parmak izine rastlanmış. Bu dönemde yağlı boya İtalya’da yeni yeni kullanılıyordu ve Leonardo bir öncü olarak bu yeni boyayı ilk kullanan ve en iyi şekilde uygulamaya çalışandı. Bu sebeple parmaklarını da kullanıp, boyayı en iyi şekilde uygulamış olmalı.
9 Kasım 2011-5 Şubat 2012 tarihleri arasında Londra’daki National Gallery’de bir Leonardo sergisi düzenlendi. Amaç Leonardo’nun farklı müzelerde bulunan resimlerini bir arada toplamak ve Leonardo’nun büyüleyici yeteneğini tartışmak, yüceltmekti. Söz konusu sergi ile ilgili tüm tanıtım, Mona Lisa ve Lady with an Ermine resimleri arasındaki rekabet öne sürülerek yapıldı. İki resmi yan yana görenler için tabiki zor bir soruydu. Mona Lisa’nın gizemli tebessümü ve fondaki manzaranın büyüleyiciliği ortada ama bir taraftan da Cecilia’nın yüzündeki, elindeki kusursuz detaylar, saflık ve temizlik çok göz alıcı. Polonyalı müze yöneticileri, doğal olarak “Lady with an Ermine”in Leonardo’nun en iyi resmi olduğunu ve gelecekte Mona Lisa’dan daha ünlü olacağını iddia ediyorlar. Ben “Lady with an Ermine”i gözümle görmedim ama, şuna çok eminim ki, bugün Louvre Müzesi’nde Mona Lisa yerine Lady with an Ermine asılı olsa, o daha ünlü olurdu. Polonyalılar, Louvre’da bulunan başka bir Da Vinci resminin ismini hiç tereddüt etmeden “Lady with an Ermine” resmi üzerine yazıvermişler, akıl almaz. Hangi müze daha çok insana ulaşıyorsa, hangi müze eserine daha çok özen gösteriyorsa, ondaki resim daha ünlü olacaktır, hiç şüphesiz.
Self-portrait with Red Chalk (1512)
Leonardo da Vinci’nin (1452-1519) Self-portrait with Red Chalk (1512) isimli resmi Torino’daki Royal Library’de (İtalya). Resmin boyutu 33,3 cm x 21,6 cm.
Leonardo’nun oto-portresi olup olmadığından hala şüphe edilen, ancak diğer taraftan sadece Leonardo’yu değil, aynı zamanda tüm Rönesans dönemini temsil eden resim! Bu resim kırmızı bir tebeşirle, bir kağıt parçası üzerine yapıldığından fazlasıyla hassas. Bugün Torino’daki kütüphanede özel koşullar altında saklanıyor ve görmek ne yazık ki imkansız.
St. John the Baptist (1513-1516)
Leonardo da Vinci’nin (1452-1519) St. John the Baptist (1513-1516) isimli resmi Louvre Müzesi’nde (Paris, Fransa). Resmin boyutu 69 cm x 57 cm.
St.John (Aziz Yahya) portresi, Mona Lisa kadar ünlü olmasa da, Leonardo’nun bir o kadar çarpıcı olan portresidir. St.John’un yüzündeki gülümse, Mona Lisa’ya göre biraz daha belirgin. Leonardo’nun el yukarıda cenneti işaret eden St.John resmi ilk değil, bunu kullanmayı seviyor. Bu, vaftiz edilin ve cennette yerinizi hazırlayın mesajı. Bu ifadeyi çok sevdiğim vintage Amerikan ilanlarına benzetiyorum. Coca Cola içerseniz yaşayacağınız mutluluğu işaret eden ev kadını gibi…
Resim tahta üzerinde boyalı ve cilalı olduğundan, günümüzde oldukça karanlık görünüyor. St.John sağ eliyle yukarı işaret ederken, sol eliyle de kendine dayayıp yukarı tuttuğu kırmızı bir haç var. Bu kırmızı haç, mesajı güçlendirmek için sonradan bir başka ressam tarafından eklenmiş diye düşünülüyor. Bu linke tıklayarak resmi daha detaylı görebilir, alttaki seçenekleri kullanarak kızılötesi ışınla ve x-ray ile resimde neler olduğunu görebilirsiniz. Hatta yine sol altta “color” yazan bar üzerinde ilerlerseniz resmin altındakileri yavaş yavaş belirginleştirip, neler olduğunu daha iyi anlayabilirsiniz. Leonardo’nun bıraktığı izlerden resimde en çok sağ el ve ağızla uğraştığını göreceksiniz. X-ray resimde, St.John’un işaret ettiği, bir taç altında tersten yazılmış RC harflerini görünce, bunun Leonardo’nun sakladığı bir mesaj olduğunu sanıp heyecanlanmayın. Resim 17. yüzyılda İngiliz Kraliyet Koleksiyonu’na (British Royal Collection) aitmiş, RC harfleri sadece x-ray’de görülebilecek bir damga sadece.
7 comments
Emeğinize sağlık. Fakat ölüm yaşında bir yanlışlık var sanırım. Kaynaklar 67 olarak belirtiyor.
Çok teşekkürler, 1452 yılında doğdu, 1519 yılında 67 yaşında vefat etti
Öncelikle tebrikler, o kadar güzel bir anlatıma sahipsiniz ki yarım bırakmaya kıyamadım. Çok güzel bilgiler edindim. Teşekkürler..
Çok güzel bir yazı,zevkle okudum.Teşekkürler !
çok teşekkürler Pınar Hanım :)