Dahi ressamların hayatını Ed Harris (Pollock), Stellan Skarsgård (Goya), Anthony Hopkins (Picasso), Selma Hayek (Frida), Timothy Spall (Turner), Andy Garcia (Modigliani) ve Colin Firth (Vermeer) eşliğinde izlemeye ne dersiniz? Bu harika filmler, ressamların hayatını anlatmakla kalmıyor, ressamların yaşadıkları yüzyılı ve içinde bulundukları şartları müthiş sahne tasarımları, kostüm ve makyajlarla hissetmemizi sağlıyorlar.
Pollock (2000)
Soyut dışavurumculuk akımının öncüsü Jackson Pollock’un çalkantılı sanat hayatı ve trajik ölümü daha etkileyici anlatılamazdı. Steven Naifeh ve Gregory White Smith’in yazdığı, biyografi dalında Pulitzer kazanan Jackson Pollock: An American Saga isimli kitaptan uyarlanan film, Pollock’un hayatını gerçeğe çok yakın anlatıyor. Filmin yönetmeni anı zamanda Pollock’u canlandıran Ed Haris. Pollock’un eşi ve sanat konusundaki en önemli desteği olan sanatçı Lee Krasner’ı ise Marcia Gay Harden canlandırıyor. Pollock – Krasner arasındaki tutku filme o kadar iyi yansımış ki, Harden bu rolü ile “en iyi yardımcı kadın oyuncu” Oscar ödülünün sahibi oldu. Filmde Pollock’un sanatını daha büyük kitlelere tanıtan Peggy Guggenheim rolünü Amy Madigan canlandırıyor. Pollock’un soyut dışavurumcu sanatçı dostu Willem DeKooning’ rolünde Val Kilmer, yasak aşkı Ruth Kligman rolünde ise Jennifer Connelly var. Pollock’u ve fedakar hayat arkadaşı ressam Lee Krasner’ı yakından tanımak için harika bir film.
Goya’s Ghosts (2006)
İspanyol romantizm akımı ustası Goya’nın, kraliyet ailesinin ve soyluların portrelerini yaptığı yıllar, aynı zamanda İspanyol Engizisyonu’nun Madrid’de korku saldığı karanlık yıllardır. İki Oscar ödüllü Miloš Forman’ın yönettiği filmde Francisco Goya’yı Stellan Skarsgård harika canlandırıyor. Büyük sanatçının yaratıcılığının zirvesinde olduğu, karanlık resimler yapmaya kendini kaptırdığı bu yıllar aynı zamanda sağır olmaya başladığı kırılgan bir dönemine denk geliyor. Filmde Goya’nın bu hassas dönemini, kurgusal iki karakter üzerinden anlatıyor. Goya karanlık resimleri ile engizisyon mahkemesinden kurtuluyor ama bu defa Goya’nın modeli İnes’i (Natalie Portman) hedef alıyorlar. Filmdeki kilit karakter Javier Bardem’in müthiş canlandırdığı Lorenzo. Her ne kadar kurgusal karakterlere yer verse de, 18. yy İspanyasını ve Goya’nın içinde bulunduğu şartları anlamak için harika bir film.
Surviving Picasso (1996)
Picasso’yu bir de Françoise Gilot’dan, onu bu hayatta terk eden tek kadından dinlemek ister misiniz? Picasso’nun hayatında beş önemli kadın vardı.. Rus balerin Olga Picasso ilk eşi ve ilk çocuğu Paulo’nun annesi. Marie-Thérèse Walter, modeli, sevgilisi ve ikinci çocuğu Maya’nın annesi. Dora Maar, Picasso’nun Marie-Thérèse’den sonraki ilham perisi. Françoise Gilot, Dora’dan sonraki sevgilisi, üçüncü çocuğu Claude ve dördüncü çocuğu Paloma’nın annesi. Jacqueline Roque ise son sevgilisi ve 1961’den Picasso vefat edene kadar ikinci eşi. Filmde Picasso’nun hayatına giren bu harika beş kadını yakından tanıma şansı buluyorsunuz. Pablo Picasso’yu Anthony Hopkins, Dora Maar’ı Julianne Moore, Jacqueline Roque’u Diane Venora, Françoise Gilot’yu Natascha McElhone ve ilk oğlu Paulo’yu Dominic West canlandırıyor. Flm Arianna Stassinopoulos Huffington’ın “Picasso : Yaratıcı ve Yok Edici” isimli kitabından sinemaya uyarlanmış. Yönetmen The Remains of the Day ve Howards Ends’de de Anthony Hopkins ile çalışan James Ivory.
Frida (2002)
Hayden Herrera’nın 17 dilde yayınlanan Frida isimli biyografik romanından uyarlanan film, 6 dalda Oscar’a aday olmuş, “En iyi Makyaj” ve “En iyi Şarkı” Oscar ödülü kazanmıştı. Frida’yı canlandıran Selma Hayek “En iyi Kadın Oyuncu” Oscar ödülünü o yıl Nicole Kidman’a (The Hours) kaptırmıştı ama canlandırdığı Frida karakteri ile kalplerimizi fethetmişti. Frida’nın geçirdiği otobüs kazasını, çektiği fiziksel acıları, hastanede resim yapmaya başlamasını, politik duruşunu, Meksika’nın Halk Ressamı’na dönüşmesini bir masal gibi anlatan film, aynı zamanda Frida’nın “hayatımın kazası” olarak tanımladığı ressam Diego Rivera ile yaşadığı tutkulu aşka da yer veriyor. Ressam Diego Rivera’yı Alfred Molina harika canlandırıyor. Antonio Banderas, Geoffrey Rush ve Edvard Norton ise filmdeki diğer sürprizler.
Mr. Turner (2014)
1800’lü yıllarda Londra’da bir yolculuğa çıkmak ve Romantizm ustası dahi ressam Joseph Mallord William Turner’ın hayatından bir kesiti izlemeye ne dersiniz? En iyi Görüntü Yönetimi, En iyi Kostüm, En iyi Şarkı ve En iyi Sahne Tasarımı dallarında Oscar’a aday olan film, hiç ödül kazanamadı belki ama usta yönetmen Mike Leigh’nin yazıp yönettiği bu film bence kusursuzdu. JMW Turner rolünü ise herhalde kimse Timothy Spall kadar başarılı canlandıramazdı. Filmi izleyince huysuz dahi Turner’ı daha yakından tanıyacak, sanatına daha fazla hayran olacaksınız.
Modigliani (2004)
Dünyanın en melankolik, aynı zamanda en tutkulu ressamı Amedeo Modigliani’yi kimse Andy Garcia kadar müthiş canlandıramazdı. Modigliani’nin ressam olmak için beş parasız şekilde Paris’te tutunmaya çalıştığı yıllar, aynı zamanda Picasso ile müthiş bir rekabete tutuştuğu, bu rekabeti izleyenler için unutulmaz yıllardı. İlham perisi Jeanne Hebuterne ile tanışması ve imkansız aşkları da filmde yer alıyor. 1910-1920 yılları arasında Paris’teki sanat dünyasına, Modigliani merkezinde misafir olmak isterseniz bu fimi kaçırmayın.
Girl with a Pearl Earring (2003)
Tracy Chevalier, İnci Küpeli Kız (2000) romanında, Johannes Vermeer’in 1665’te yaptığı şaheserinden aldığı ilhamla tamamen kurgusal bir hikaye anlatmıştı. Romanın başarısından sonra, bu hikaye önce film sonra da tiyatro oyunu oldu. Vermeer’in İnci Küpeli Kız resmindeki modelin gizemi hala çözülmedi ama romandaki kurguya göre bu 16 yaşındaki hizmetçi Griet’di. Her ne kadar gerçek hayatı anlatmasa da, Vermeer’in 16.yy Hollanda’sında sanatı ve aile entrikaları arasında sıkışması ve çok merak edilen resim tekniği ile ilgili anlatılanlar oldukça ilgi çekici. Vermeer’i Colin Firth, Griet’i Scarlett Johansson ve Van Ruijven’i Tom Wilkinson canlandırdığı için film oldukça eğlenceli.
*Bu yazı ve fotoğraflarımız ilk kez thestoryofseven.com ‘da yayınlanmıştır.