Budapeşte Şehir Parkı’nda bir gün

Kalesi, müzeleri, termal kaplıcası, tematik parkları ve göleti ile bu yemyeşil park her şehre lazım. Macarlar bir zamanlar bataklık olan bu 1,2 km2’lik alana, ilk kez 1751’de ağaç ekmeye başlamışlar. 1800’lerin başında ise yeşillenen bu alanı tamamen halkın nefes alması, iyi vakit geçirmesi için park olarak düzenlenmişler. Macarca adı ile Városliget (Şehir Parkı) dünyanın ilk halka açık parklarından biri olmuş.

Városliget, ev sahipliği yaptığı müthiş mimariler ile diğer parklardan ayrılıyor. Bunu 1896’daki Macaristan’ın 1000. yıl kutlamalarının merkezi olmasına borçlu. Milenyum kutlamaları için Budapeşte’ye metro hattı, bulvarlar, meydanlar, binalar yapılmış.

Şehir Parkı’na gitmek için M1 Millenium metro hattını kullandık. 2 Mayıs 1896’da açılan tarihi metro hattında, orijinal deri elciklere tutunarak seyahat etmek çok keyifli. Metro’dan Hösök Tere (Kahramanlar Meydanı) durağında indik. Bu meydan tarihi Andrássy Bulvarı’nın sonunda yer alıyor, aynı zamanda Şehir Parkı’nın girişi konumunda. Hösök Tere, Budapeşte’nin milenyum anıtı, yapımı 1896’da başlamış.

Yarım daire şeklindeki 2 kemerde, 1000 yıllık Macar tarihinin en büyük kahramanlarının bronz heykelleri bulunuyor. Sol kemerin başında emek ve refah, sağ kemerin başında ise bilgi ve zafer tasvirleri var. Kemerlerdeki atlılardan soldaki savaşı, sağdaki barışı temsil ediyor. Meydanın ortasında 36 metre yüksekliğinde bir sütun yer alıyor. Sütunun üstündeki heykelde Başmelek Gabriel, Macar kutsal tacını taşırken tasvir edilmiş. Sütunun altındaki atlı heykellerde ise Macaristan’ın 7 büyük lideri bulunuyor. Hösök Tere’deki tüm heykeller, Macar heykeltraş György Zala’nın eseri.

Güzel Sanatlar Müzesi (1906) meydanın solunda, Mücsarnok – Sanat Salonu (1896) ise sağında yer alıyor. Biz Budapeşte Card ile her iki müzeyi ek ücret ödemeden gezdik.

Güzel Sanatlar Müzesi’nde (1906) Macar Sanatı’nın 18.yy’a kadarki örnekleri sergilendiği gibi, Velazquez, Goya, Tititan, Raphael gibi ustalara da rastlayabileceğiniz geniş bir Avrupa resim koleksiyonu var. Mısır ve klasik dönem heykel salonları ise küçük ama güzel bir sürprizdi.

Mücsarnok’ta çağdaş sanatçıların sergilerine yer veriliyor. Mücsarnok’un mimarisi ve dış cephe süslemeleri çok güzeldi. Biz meydanı izlemek için girişindeki cafede oturduk. Sütunların ardından meydanı izlemek çok keyifliydi.

Vajdahunyad Kalesi, 1896’daki milenyum fuarı için, Macar Krallığı’nın farklı bölgelerindeki en önemli yapıların mimarisinin bir sentezi olarak tasarlanmış. Başlangıçta karton ve tahta kullanılarak geçici olarak yapılan dev yapı, halk tarafından çok beğenilince 1908’de taş ve tuğladan yeniden inşa edilmiş.

Vajdahunyad Kalesi, suni gölün çevrelediği bir ada üstünde kalıyor. Kalenin tasarımına en çok ilham veren yapı, günümüzde Romanya’da bulunan ama aslında Macar Kralı Charkes I tarafından 14.yy’da yaptırılan Hunyad Kalesi (Corvin). Vajdahunyad Kalesi’nin mimari Macar Ignac Alpar.

Şehir parkındaki gölet, kışın buz pisti olarak kullanılıyor. Yaz aylarında ise kayıkla gezebiliyorsunuz. Biz sonbaharda gidince ikisine de denk gelmedik.

Széchenyi Termal Hamamı (1913) da Budapeşte’deki tüm tarihi hamamlar gibi sosyal yaşamın önemli bir parçası. Diğer hamamlardan artısı dört mevsim açık olan büyük açıkhava havuzları. Vatandaşlar için uygun fiyatlı yıllık üyelikler var. Bizim gibi turistler içinse termal havuzları günlük kullanma fiyatları 110-150TL arası değişiyor.

Széchenyi Termal Hamamı aynı zamanda Avrupa’nın en büyük tıbbi termallerinden biri. Binanın bazı bölümleri tedavi amaçlı gelen hastalar için ayrılmış. Termalin 74 derece ve 77 derece sıcaklıkta iki kaynağı bulunuyor.

Hamam binası 1999-2009 yılları arasında büyük bir bakımdan geçmiş. Binanın her bir detayı, fotoğraftaki tavan gibi muazzam güzellikteydi.

Karnımız acıktığında parktaki Ligeti Langos kurtarıcımız oldu. Langos, bir tanesiyle iki kişiyi doyuran müthiş bir sokak lezzeti. Langos bizdeki pişi benzeri bir hamur. Yassı şekilde kızartılarak hazırlanıyor. Üstüne sarımsaklı ekşi krema ve peynir rendesi (emmental, gravyer) konularak servis ediliyor. Bu en sade hali bizce en lezzetli hali. İsteğe göre sucuk, mantar, sebze gibi ek malzemeli tercih edebiliyorsunuz ama malzeme eklendikçe hamur lezzetinden uzaklaşıyorsunuz.