Hierapolis’ten Aizanoi’ye giderken karşımıza kahverengi bir tabela çıkıyor, “Blaundus 4 km”. 2000 yıl öncesinin antik rotası, günümüz kent isimleriyle Denizli’den (Pamukkale) Kütahya’ya (Çavdarhisar) giderken yolumuz Uşak’tan (Ulubey Kanyonu) geçiyoruz olarak güncellenebilir.
Yol kenarındaki kahverengi tabelaları her gördüğümüzde heyecanlanıyoruz. Bu tabelalar eski bir harita üzerinde hazinenin işaretli olduğu kırmızı bir çarpı işareti gibi gelmiştir hep bize. Biz de yeni bir hazineye ulaşmak için yoldan sapıp 4 km sonra Blaundus’a varıyoruz.
Henüz şehir kapısını görmeden yolun hemen sağında 2200 yıllık su kemeri karşılıyor bizi. Üç tarafı derin uçurumlarla çevrili Blaundus Antik Kenti bulutların altına yerleştirilmiş yarımada şeklinde bir seyir terası sanki. Yarımadanın etrafında deniz yerine Ulubey Kanyonu boylu boyunca uzanıyor. Tiyatrosu ve stadyumu bundan dolayı dik yamaca yerleştirilmiş ve aynı sebepten sadece kuzeyde tek bir giriş kapısı var.
MÖ. 3.yy’da Büyük İskender’in orduları ile gelen Makedonlar kurmuş bu şehri. Tahmini 20.000 nüfuslu kentin merkezinde Athena Tapınağı yer alıyor. Blaundus’ta Uşak Üniversitesi tarafından yürütülen arkeolojik çalışmalar henüz çok yeni. İlk ve 2. fotoğraftaki büyüleyici yapının tapınak olduğu düşünülüyor. Bizim gözümüzde canlanan ise tüm ihtişamı ile Anadolu’nun Stonehenge’i.
Vadinin verdiği his midir, yoksa bizim ziyaretimizde denk gelen havanın güzelliği midir bilmiyoruz ama sanki bulutlar buradanın daimi fonuymuş gibi. Şehrin kapısı, su kemerinin manzarası, kaya mezarları, tapınak sütunları hep bir bulut denizine açılıyor. Türkiye’de bilinen antik kent sayısı 280’i geçti. 10 sene sonra bu sayı 400’ü bile geçebilir. Her antik kent, tarihin bu topraklara sunduğu bir hazine. Değerini her geçen gün daha da farkına varmak için tüm hazinelerin peşindeyiz.
Önemli not, Blaundus Antik Kenti’nde bilet gişesi ya da su alabileceğiniz bir büfe yok. Ziyaret etmeden önce yanınıza su almanızı öneririz.
Instagram Baya İyi sayfamızda bu fotoğrafı görmek için tıklayabilirsiniz.