Dünya mimarlık tarihinin en önemli eserlerinden birisi; Ayasofya. Ne şanslıyız ki bizim ülkemizde, her fırsatta ziyaret edip, başka bir mimari özelliğine yakından bakıp, hayran kalabiliyoruz. Ayasofya’nın dış mimarisini yansıtan fotoğraflarımızı sık sık paylaşıyoruz. Bu defa iç mimarisine ait en sevdiğimiz detayları, notlarımız eşliğinde paylaşmak istedik.
Aynı yerde tam 3 defa inşa edildi Ayasofya. Birinci Ayasofya 360 yılında İmparator Konstantinos zamanında yapıldı. 404’teki halk ayaklanmasında yakılıp yıkıldı, 415’te İmparator Theodosios tarafından ikinci Ayasofya inşa ettirildi. 532’deki Nika isyanında yeniden yıkıldı. İmparator Justinianos üçüncü Ayasofya için hemen yeniden inşa emri verdi. Bugün ayakta olan muhteşem yapı 5 yıl 10 ay’da tamamlandı, açılışı 27 Aralık 537’de yapıldı. Sıradışı kilisenin mimarları Miletli İsidoros ve Aydınlı (Tralles) Anthemios. Kaynaklara göre iki baş mimara 100 mimar eşlik etmiş ve her bir mimarın emrinde 100 işçi çalışmış. 916 yıl kilise olarak kullanılan yapı, 1453’te İstanbul’un fethiyle camiye çevrilmiş. 482 yıl cami olarak kullanıldıktan sonra 1935’te müze olarak ziyarete açılmış.
Ayasofya’nın günümüze bu kadar iyi korunmuş şekilde ulaşması gerçekten inanılmaz. Öncelikle Fatih Sultan Mehmet, insan figürleri içeren mozaikleri tahrip ettirmemiş, üzerini ince bir sıvayla kaplatmış. Yüzyıllarca sıva altında kalan mozaikler bu sayede korunmuş. Ayasofya’nın ve kubbesinin ayakta kalmasını ise Mimar Sinan’a borçluyuz. Mimar Sinan 1573’te hem kubbeyi onarmış hem de dış yapıya takviye duvarları ekleyerek yapının yıkılmadan günümüze ulaşmasını sağlamış. Sultan Abdülmecit ise 1847-1849 yıllarında ünlü mimarlar Fosatti Kardeşleri görevlendirmiş, Ayasofya detaylı bir restorasyondan geçmiş ve bazı yeni yapılar eklenmiş.
Ayasofya’nın 537’den beri ayakta olan kubbesi 55,6 metre yüksekliğinde. Kubbenin çapı ise kuzey-güney yönünde 31,87 m, doğu-batı yönünde 30,86 m. Ana kubbeye eşlik eden yarım kubbeler, tonozlar ve kemerler, daha geniş bir alanı örtmüş, çok ferah bir iç mekan yaratmış. Bu 537 yılı için yenilikçi ve benzersiz bir mimari anlayış.
Kubbe pandandiflerinde birbirine eş olmayan 4 melek figürü bulunuyor. Bir baş ve 6 kanattan oluşan bu melekler, cennette tanrının tahtını koruduğuna inanılan Seraphim betimlemeleri. Doğudaki iki melek mozaik, batıdaki iki melek ise fresko. Meleklerin yüzleri Osmanlı Dönemi’nde yıldız biçimli madeni bir kapak ile kapatılmış. 2008’daki restorasyonda, kuzeydoğudaki melek tasvirinin yüzünü örten kapak açıldı ve meleğin yüzü ortaya çıkarıldı.
Ana kubbenin 11,3 metre çapındaki alanına Nur Suresi’nin 35. ayeti, Sultan Abdülmecit’in emri ile, hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi tarafından eklenmiş.
7,5 metre çapındaki 8 büyük hat levhaları da yine aynı dönem hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi tarafından yapılmış. Kenevirden yapılan hat levhalarında, yeşil zemin üzerine altın yaldız kullanılmış. Levhaların ahşap askıları, hafif ve dayanıklı olması için ıhlamur ağacından yapılmış.
Ayasofya’ya güneybatı yönünden giriş sağlayan vestibülde bulunan, kapı üzerinde yer alan Meryem ve çocuk İsa mozaiği. Sağda kurucusu olduğu şehrin maketini sunan İmparator Konstantinos, solda ise Ayasofya’nın kurucusu olarak kilisenin maketini sunan İmparator Justinianos tasvir edilmiş.
Ayasofya’da bulunan 2 adet yekpare mermerden yapılmış küp, Sultan III.Murat Dönemi’nde Bergama’dan Ayasofya’ya getirtilmiş. Hellenistik Döneme (MÖ. 330-30) ait olan küplerin içine su konulabiliyordu, bu sebeple muslukları var.
Ayasofya Müzesi ziyaret saatleri
31 Ekim – 1 Nisan Kış Dönemi Pazartesi hariç her gün 09:00-18:00 (gişe kapanış 17:00) 1 Nisan – 31 Ekim Yaz Dönemi Pazartesi hariç her gün 09:00-19:00 (gişe kapanış 18:00)
Müzekart’ınız varsa yıl boyu sınırsız ve ücretsiz giriş yapabiliyorsunuz.
Instagram sayfamızdaki “Ayasofya” hikaye albümünde daha fazla fotoğraf ve bilgi sizi bekliyor.