Venedik’e gitmişken biz de her turist gibi Murano – Burano adalarını görmek istiyorduk. Ama Venedik’i Venedikli arkadaşımız Giuseppe ile keşfe çıkınca işler fazlasıyla değişti. Zaman kısıtlı, bize göstermek istedikleri çok olunca Murano’nun üstünü tereddüt etmeden çizdi. Sizin asıl Torcello’yu görmeniz lazım, dedi. İyiki bu plana kendimizi teslim etmişiz. Torcello’ya ayak bastığımız anda, bir zamanlar Hemingway’in roman yazmak için hangi hislerle bu adaya taşındığını hemen anladık. Taşınsak, Onur başladığı romanlarını bitirir, hatta ben de aklımda olmadığı halde bir roman yazarım gibi geldi… Öylesine benzersiz bir huzur ve ilham var adada.
Torcello’ya gelmek için, Venedik’in kuzeyindeki Cannaregio mahallesinde bulunan Fondamente Nuove durağından vapurettoya binmemiz gerekiyordu. Aslında sırf Cannaregio sokakları arasında yürümenin bile başlı başına bir keşif olduğunu söyleyebilirim. Venedik’deki birbirinden güzel köprü, kanal ve kiliselerin önünden birden bütün turistlerin kaybolduğunu düşünün. İşte Cannaregio, Venedik’in tüm güzelliğini görebileceğiniz sakin ve özel bir mahalle. Vapuretto’ya yürürken yolunuzu gotik Madonna dell’Orto kilisesi ve erken rönesans şaheseri olan Santa Maria dei Miracoli kilisesi önünden geçirirseniz pişman olmayacaksınız.
O gün başka bir vapurettoya binmeyeceğimiz için, günlük 20 Euro’luk bilet yerine gidiş-dönüş 15 Euro’luk bileti tercih ettik. Bu biletle önce Torcello adasında durduk, sonra Burano adasına gittik, sonra da aynı yere geri döndük.
Torcello Venedik lagününde ziyaret edebileceğiniz adalar arasında en kuzeyde olanı. Büyüklüğü 0,44km2. (Kınalıada’nın 3’te 1’i gibi düşünebiliriz.) Torcello tüm lagünde en eski tarihi yapılara sahip olan ada. 452 yılında Atilla’dan kaçan Altino halkı bu adaya sığınmış ve şehri kurmuş. 10. yy’da en parlak zamanlarını yaşayan şehrin nüfusu 30bin’e kadar yükselmiş. O zamanlar Bizans’ın başkenti olan İstanbul ile önemli bir ticaret ağı gelişmiş. Lagünde çıkarttıkları tuzu satarak o dönem Venedik’ten daha büyük bir ticari güce sahip olmuşlar. Fakat 12. yy’da kanalların alüvyonla dolup bataklığa dönmesi, buna bağlı olarak adayı sinek basması ve sıtma hastalığı sebebiyle Torcello hızla düşüşe geçmiş. Çok geçmeden adada kalan nüfus Burano, Murano ve Venedik adalarına yerleşip Torcello’yu terk etmiş. Şimdilerde adadaki nüfus 60 kişinin altında.
Vapurettadan indikten sonra kanal boyunca uzanan Della Rosina yolunu ve kanal bitiminde köprüyü geçince ismi Fondamenta dei Borgognoni olan yolu boylu boyunca 750 metre yürüyünce adayı aşağıdan yukarı yürümüş oluyorsunuz. Bu yürüyüşte sağlı sollu birkaç restoran, dükkan ve otel göreceksiniz.
Ortaçağ’da yapılan birçok kemer köprüye Şeytan Köprüsü ismi verilmiş. Bu da Torcello’daki küçük ve şirin bir versiyonu diyelim.
Heybetli günlerinin ipucu olan Santa Maria Assunta Katedrali ve Santa Fosca Kilisesi yemyeşil ve ıssız görünen bu adada insanı şaşkına çeviriyor. Santa Maria Assunta Katedrali ilk kez 639 yılında inşa edilmiş, 1008 yılında yenilenmiş. Katedral ve çan kulesi her gün ziyarete açık. Santa Fosca Kilisesi ise sadece ayinlerde açılıyor. Ben Santa Fosca Kilisesi’ne bakarken bir an kendimi İstanbul’da hissettim. Bizans mimarisinin ortak dili o kadar güçlü ki, Aya İrini ve Ayasofya’nın incelikli mimarisinden izleri burada kolaylıkla yakalayabilirsiniz. Adada çıkan değerli eserler ve kiliseden parçalar Museo dll’EStuario’da sergileniyor. Müze Pazartesi hariç her gün açık. Biz Burano’daki ışığı kaçırmamak için biraz acele ettik ve müzeye giremedik. Sizin daha fazla vaktiniz olursa ve ziyaret edebilirseniz Katedral’deki vaiz kürsüsüne, kıyamet günü mozaiklerine, Apsis mozaiğine ek zaman ayırmanızı tavsiye ederiz.
Kilisenin karşısında, hemen bahçenin ortasında duran mermer bir koltuk göreceksiniz. Bu koltuğun Hun İmparatoru Atilla’ya ait olduğu ve 5.yy’dan kaldığı rivayet ediliyor ama bu doğru değil. Koltuğun Roma İmparatorluğu dönemi kullanıldığı daha gerçekçi bir bilgi. Eğer Torcello’ya tekrar gelmek istiyorsanız yapmanız gereken bu koltuğa bir kez oturmak.
Kilisenin hemen ilerisindeki Antichità Arredi D’Arte isimli bu dükkana bayıldık. İçeride antika mobilya, seramik, porselen, hediyelik eşyalar ve resimler var. Torcello ruhunu hissetmek için iyi bir dükkan. Ama esas büyüleyici olan arka kısımdaki kilitli bahçesiydi. Dükkan sahibi pek istekli değildi ama yine de Giuseppe’nin kadını ikna etmesi uzun sürmedi ve içeriden bir anahtarla geldi. Torcello’ya giderseniz bu dükkan sahibini ikna edip, bahçesini dolaşmak artık sizin elinizde, bu uğraşa kesinlikle değer.
Ünlü Cipriani restoran zincirinin ilk kurulduğu yer de Torcello. Giuseppe Cipriani (aynı zamanda ünlü Harry’s Bar’ın da kurucusu) 1934’te kanalın bitimindeki sarı binada alt katı restoran, üst katı misafirhane olarak açmış. Hem Hemingway’in öve öve bitirememesi, hem de sevgilliler için inanılmaz romantik bir ortam olması sebebiyle ünü çok hızlı yayılmış. Hala lüks seven sevgililer için Torcello’daki “Locanda Cipriani” özel bir yer.
Torcello’da bulunmak kadar, Torcello’ya gidip gelmek de gözleri bayram ettiriyor. Venedik’ten kalkan vapuretto önce San Michele ve Murano’dan, sonra Mazzorbo adasından kıyıya yakın geçiyor, yol boyunca harika evler görüyorsunuz. Torcello’dan Burano‘ya gidene kadar da yine harika evler var. Vapurettada mümkün olduğunda dışarda durmanızı, bu harika evleri görmenizi tavsiye ederim.
Burano Adası hakkında anlattıklarımızı okumak için tıklayın.
3 comments
O kadar gezi blogu içinde sizinki #bayaiyi ;)
çok mutlu olduk beğenmenize, teşekkürler & sevgiler :)