Burano, Venedik Lagünü’ndeki rubik küpü gibi, rengarenk, kutu kutu evlerle dolu büyüleyici bir ada. Aynı zamanda inanılmaz sessiz ve sakin. Kırmızı, yeşil, mavi, sarı evler adanın her yerine yayılmış, isteseniz de aynı rengi yan yana koyamazsınız. Bu adada bulmacayı çözmek imkansız.
Biz Venedik Lagünü’ndeki en ıssız ada olan Torcello’yu gezdikten sonra vapurettoya bindik, 5 dakika sonra bu defa lagünün nüfus yoğunluğu en yüksek adalarından biri olan Burano’daydık. Burano’nun yüzölçümü 0,22 km2. Yani Torcello’nun bile yarısı kadar. Küçücük adada 2736 kişi yaşıyor. Genç nüfus adayı çoktan terk etmiş. Adada iş imkanı kısıtlı, erkekler yüzyıllardır balıkçı, kadınlar ise dantel işliyor. Burano renkli evleriyle tursitler için tam bir cazibe merkezi ama para harcamayan, gelip, görüp, giden turistler Venedik gibi Burano için de büyük sorun.
Burano’da yaşam Roma dönemi başlamış. 5.yy’da Altino halkı Atilla’dan kaçarken Torcello adasına kaçmıştı, Torcello Adası‘nı anlatırken bahsetmiştim. 6.yy’da yerleşim Burano’ya da sıçramış ama esas nüfus artışı 12.yy’dan sonra Torcello adasının terk edilmesiyle gerçekleşmiş.
Burano 4 adadan oluşan bir takımada aslında. Burano’yu oluşturan 4 adacığın isimleri San Mauro (kuzeybatı), Giudecca (güney), San Martino ve Terranova (doğu). Her bir köprüyü geçtiğinizde bu adalardan birine geçmiş oluyorsunuz. Vapuretto ile ilk ayak bastığınız adacık San Mauro. Vapuretto’dan inip batıya yürürseniz Burano ile karşısındaki bir başka ada Mazzorbo arasındaki bağlantı olan yaya köprüsüne ulaşıyorsunuz.
Adanın meydanındaki San Martino Kilisesi’ne ait olan 53 metrelik çan kulesi eğik. Kilise 959 yılında kurulmuş. San Martino Kilisesi’nin bugünkü binası 16.yy’da şekillenmiş. Çan kulesi ise 1703-1714 yılları arasında yapılmış. Burano’daki evler genellikle 2-3 katlı olduğundan çan kulesi adanın hemen her yerinden görünüyor. Bu eğik çan kulesi adanın renkli evlerinden sonra bir diğer sembolü. Aslında bu eğik çan kulesi bize Burano’nun ne kadar hassas ve kırılgan olduğunu hatırlatmalı. Adanın zemini her geçen yıl daha fazla zarar görüyor, binaların temelini tutan kazıkların lagündeki tuzla mücadelesi hiç bitmiyor. Özellikle kış aylarında yükselen su adadaki tüm evlere tıpkı çan kulesinin temeline verdiği gibi zarar veriyor. Burano’yu sevdiyseniz ertelemeden gitmenizi tavsiye ederiz.
Burano’a evleri rengarek boyama geleneği ne zaman başlamış tam olarak bilinmiyor ama yüzyıllardır sürdüğü söyleniyor. Elbette evlerin hangi renge boyanabileceği belediyenin kontrolü altında. İnanılmaz sanatsal bir gözle renkleri kontrol ediyorlar. Aklınıza gelebilecek her rengin her tonu var boyalar arasında. Yan yana gelen evlerin rengi maksimum kontrast yaratması için özenle seçiliyor. Brandalar, açık olan kapılara koydukları çizgili desenli sineklikler yine evin boyası ile uyumlu. Evleri renkli boyama geleneğinin, balıkçılar sisli günlerde uzaktan Burano’yu görebilsin, eve dönebilsin diye, ya da sarhoş balıkçılar evini karıştırmasın diye başlatıldığı ile ilgili popüler hikayeler var ama hiçbiri doğru değil.
İncecik Burano dantelleri 1400’lerde bile önemli bir ticaret ürünüymüş. O dönem Venedik’in yönetimi altında olan Kıbrıs’a da danteller satılmış. Lefkaralılar Burano dantelini o kadar çok beğenmişler ki üretmeye başlamışlar. Leonardo da Vinci 1481’de Kıbrıs’ı ziyaret etmiş, şans eseri Lefkara’da gördüğü dantel işlemesini çok beğenerek satın almış. Bu danteli Milano Katedrali’ne ana altarda kullanılması tavsiyesiyle hediye etmiş. Böylece dantel Avrupa’da çok aranan ve değer gören prestjli bir ürün haline gelmiş. Burano dantelleri ünlenmiş ve zenginleşmiş. Tarihte sık sık rastlandığı gibi bu hikaye için de, dantelin ilk kez Lefkara’da yapıldığı, Burano’nun onlardan görüp kopyaladığı versiyonu da var. 1872’de Burano’da dantel okulu açılmış. Ancak bu dantelleri işlemek çok zaman aldığı ve dolayısıyla çok pahalı olduğu için gün geçtikçe gözden düşmüş. Burano danteli üreten ve satan çok şık mağazalar hala var ancak onların alıcıları da farklı. Turistlik, hediyelik eşya dükkanlarında çoğunlukla ucuz, fabrikasyon danteller hatıra almak isteyenler için sergileniyor.
Eğer dantel işçiliği ilginizi çekiyorsa, dantellerin bir sanat eseri gibi sergilendiği Burano’daki Museo del Merletto yani Dantel Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz. Pazartesileri kapalı, 10:00-18:00 (kış saat 17:00) arası açık, giriş 6,5 Euro.
Buranolu balıkçıların tuttuğu tazecik balıklar tüm Venedik’deki restoranlara dağılıyor. Burano’da öğle yada akşam yemeği saatine denk geldiyseniz Trattorialarda taptaze balık yiyebilir, Venedik’e oranla çok daha az ücret ödeyebilirsiniz.
Burano’da sokakların arasına biraz karışırsanız, içerisi turistten çok Buranolu müdavimlerle dolu cafe barlara rastlayabilirsiniz.
Eğer Burano’da yemek yemediyseniz ve açıktıysanız Burano’ya özgü olan bir de “s” şeklindeki kurabiye var, ismi bussola. Adada muhtemelen karşınıza çıkacak olan Garbo, Constantini veya Palmisano Carmelina pastanelerinden bir paket bussola alıp, Venedik’e dönerken 40 dakikalık vapuretto yolculuğu boyunca tırtıklayabilirsiniz.
Biz Venedik’in kuzeyindeki Cannaregio mahallesinde bulunan Fondamente Nuove durağından vauprettoya binip, yaklaşık 50 dakikada Burano’nun biraz ilerisindeki Torcello Adası‘na ulaşmıştık. Torcello’dan Burano’ya yaklaşık 5 dakika sürmüştü. Dönüşte ise yine Burano’dan vapurettoya bindik ve yaklaşık 40 dakika sonra Fondamente Nuove’ye vardık. Venedik kadar renkli ve büyüleyici bir ada bile Burano’daki renk çılgınlığından sonra fazlasıyla sakin ve mütevazi geldi.
Torcello Adası hakkında anlattıklarımızı okumak için tıklayın.
1 comment