Tennessee’nin başkenti ve yaklaşık 660 bin’lik nüfusuyla Memphis’den sonra en büyük şehri olan Nashville 1779’da kurulmuş. Bu köklü ve kendine özgü şehir iki isimle anılıyor, “Music City” ve “Athens of the South”. Güney’in Atina’sı olarak anılmalarının bir hatırası olarak birazdan bahsedeceğim koskoca tapınağı inşa etmişler zaten. “Müzik Şehri” lakabının fazlasıyla hakedildiğini ise her an her yerde duyacağınız müzikle hissediyorsunuz şehir resmen müzikle nefes alıyor. Nashville’de biraz fazla vakit geçiririseniz John Cash şarkılarını mırıldanan, Tennesee viskisini diğerlerinden kolaylıkla ayırabilen, üzerine harika oturan bir jean pantalonu, kovboy çizmesi olan, favori içeceğinin ismi illa ki Jack ile başlayan biri olacağınız kesin. Top 7 ve bonus birkaç öneriyi de yaparsanız Nashville’in sizin için de unutulmaz olacağını garanti ederim.



1. Country Müzik ve Broadway Caddesi
Nashville, Amerika’da Country müziğin başkenti. Broadway Caddesi ise Country müzik sevenlerin mabedi. Country müzik adına her şey bu cadde üzerindeki canlı müzik mekanlarında gerçekleşiyor. Ünlü olmak isteyen kovboy çizmeli genç kızlar, kovboy şapkası ile duvara yaslanmış gitar çalan genç erkekler… Bu cadde tam bir film seti, hiçbir mekana girmeden sadece caddede olup biteni izleseniz de çok eğlenirsiniz. Cumberland Nehri’nden başlayarak Brodway Caddesi’ni keserek güneye doğru ilerleyen 5 sokak boyunca sağlı sollu birbirinden harika dükkanlar, canlı müzik mekanları göreceksiniz. Her birinin Brodway Caddesi üzerinde görünecek şekilde tasarlanmış ışıklı tabelaları ise muazzam, bu adamlar tabela işini çok iyi biliyor. Navshville’deki bu caddede hem Country Müziğe, hem de vintage tabelaların güzelliğine doyacaksınız. En sevdiklerimizi kaçırmamanız için kuzeyden güneye sıralayalım. Nehre arkanızı döndüğünüzde Broadway Caddesi’nin hemen başında solda Acme Feed & Seed var, canlı müzik, güzel yemek ve vintage ürünler satan nefis bir dükkanı var. Tam karşısında ise Hard Rock Cafe Nashville var, duvarında asılı olan canlı program afişine göz atmayı unutmayın, çok ünlü isimler aralarda sahne alıyor. 2. sokakda solda karnı acıkanlar için Joe’s Crab Shack, 3. sokakda solda ise meraklıları için Jonny Cash müzesi var. Broadway’de 4. ve 5. sokak hizasında ilerledikçe sağlı sollu en iyi Country Müzik mekanlarını göreceksiniz; Honky Tonk, Tin Roof, Merchants, The Stage, Layla’s, Tootsies mutlaka uğramanızı, en azından programına göz atmanızı tavsiye ettiğimiz mekanlar. Broadway üzerindeki Ernest Tubb Record Shop ise gündüz mağaza, gece canlı müzik bulacağınız sağlam bir Country Müzik dükkanı. Plak fiyatları bize biraz yüksek geldi ama yine de içerideki harika koleksiyon rafları karıştırmaya değer.




2. Alışveriş
Meraklısı için burası tam bir kovboy çizme ve kovboy şapka cenneti. Bu ikisinin her çeşitini, her kalitesini bulabilirsiniz Nashville’de. Broadway Caddesi üzerinde sağlı sollu tabelalara bakarsananız Hats Boots Co, Boot Country, Boot –n- More, Kelly’s Western Wear kaçırmayacağınız dükkanlardan. Country Music Hall Fame and Museum binasının girişindeki hediyelik eşya dükkanı, binanın hemen arkasındaki Omni Hotel içinde bulunan Five and TENN isimli dükkan ve Nashville’in tarihi poster dükkanı Hatch Snow Print mutlaka görmeniz, Nashville’in vintage ruhunu hissetmek için ne var ne yok bakmanız gereken dükkanlar. Bizim vaktimiz kalmadığı için gitmeyi planladığımız halde gidemediğimiz iki dükkan; şehrin güneyindeki Antique Archaeology ve kuzeyindeki Wheat Co, her ikisi de malesef erken kapandığı için vakit kalmadı.


3. Southern Cuisine
Nashville’e kadar gelip Southern Cuisine’in tadını çıkartmamak olmaz. Southern mutfağı demek kocaman porsiyonlar, çıtır çıtır kızartmalar (sebzeden, tavuğa, deniz ürünlerine aklınıza ne gelirse), mükemmel barbeküler, ızgaranın yanına nefis giden tatlı patates, kabak ve mısırın türlü versiyonları ve illa içine şeker karışmış tatlı soslar… Bunları yazarken bile parmaklarımı yiyebilirim. Gündüzleri karnımızın acıktığı anda ilk bulduğumuz restoranda yedik, hiç hayal kırıklığa uğramadık. Geceleri ise işimiz şansa bırakılmamıştı. Nasville’in en hip restoranlarında yerimiz hazırdı. Nashville’e gelirsiniz özellikle bu iki restranda mutlaka yer ayırtmanızı tavsiye ederiz, yemekler leziz, ortam nefis; The Southern ve The Palm web sitelerinden menülerine göz atmanızı tavsiye ederiz. Güney mutfağı demek aynı zamanda şekerleme ve tatlıya aşırı düşkünlük demek, biz diyette olduğumuzdan kendimizi sadece dondurma yiyerek zor kurtarlık ama şeker tüketmekle ilgili sorunu olmayan için Broadway Caddesi üzerindeki Savannah Candy Kitchen tam bir cennet, karamelli pop cornlar, her tarafından çikolata ve karamel akan pralinler, şekerlemeler, kekler burada.

4. Fritz
Hayranı olduğumuz Jaume Plensa’nın Isabella heykelini ve See no Evil, Hear no Evil, Speak no Evil üçlemesini Nashville’deki Fritz müzesinde göreceğimizi tahmin dahi edemezdik. Ya da 1945’lerden günümüze İtalyan Modasına yön veren tasarımları yan yana bir odada görmeyi, varlığından dahi haberdar olmadığımız Wiener Weekstatte Kartpostal serisi ile ilham dolmayı… Fritz Müzesi gelenekselliği kadar hispterlığı da meşhur olan Nashiville’in gururu. Sergi takvimini fritzcenter.org ‘dan takip etmenizi ve Nashville ziyaretinizi mutlaka Frizt’e giderek taçlandırmanızı tavsiye ederiz. Vakti olanlar için Nashville’deki efsane ses kayıt stüdyolarının Fritz’in hemen arkasındaki sokakta başladığını söyleyelim.



5. Parthenon
Atina’da Parthenon tapınağından kalanları gezerken 2500 yıl önceye ışınlanmayı, tapınağın tamamını görmeyi hayal etmiştik, bunun Nashville’de gerçekleşeceğini tahmin edemezdik, sürprizlerle dolusun Amerika! Cumhuriyet dönemi lakabı “Güney’in Atinası” olan Nashville’in gururla kendine simge olarak seçtiği tapınağın bire bir replikası “Nashville’s Parthenon” 1897’de yapılmış. Bir Antik Yunan tapınağının içinde dolaşıyor olmak ve içeride efsane Atina heykelinin replikasını görmek muazzamdı. 1897’de yapılan herhangi bir yapı bugün yine Nashville’in simgesi ve gururu olurdu. Yeni bir şey yapmak yerine, kendi kurallarını, mimari beğenisini ortaya koymak yerine tüm bütçesini ve emeğini antik bir Yunan tapınağının replikasına harcamak oldukça ilginç bir karar. Düşünürseniz pek çok kişi için bu yapı tarihi bir yapıdan çok, hala sadece bir replika… Ne olduğuna karar vermek için sanıyorum hem Atina’daki Parthenon’u hem de Nashivelle’deki Parthenon’u gezmek gerek. Insan keşke Atina’da para olsaydı bu replikayı o da yapsaydı diyor. Sonuçta Parthenon’un ihtişamını uzaktan kalıntısına bakıp hissetmek başka, bire bir boyuttaki replikasında dolaşmak, sütunların arasında kendini minicik, Yunan tanrılarını ise dev gibi hissetmek başka. Nashville’deki Parthenon içinde yapılan 12,8 metre yüksekliğindeki Atina heykeli tüm Amerika’daki en büyük kapalı mekan heykeli, kesinlikle görülmesi gereken bir yapı. Çıkışta çimlerin üzerine uzanıp, göl kenarında dinlenebilirsiniz.



6. Tennessee State Museum ve 5th Cadde Galerileri
Tennessee eyaletinin başkaneti olan Nashville’de başkentin hakkını veren bir etnoğrafya müzesi. Bugüne kadar gördüğümüz tüm etnografya müzelerinden farklı ve kapsamlıydı bu müze. Tennessee eyaletinde liseyi bitirmiş bir öğrencinin tüm tarih derslerini görmüş gibi olduk. Günümüzün çağdaş sanat eserleri, Nashville’in 1779’daki kuruluşundan günümüze yaşanan tüm kültürel ve tarihi olayların kronolojik bir sergisi, polis teşkilatında kullanılan arabalardan, tarihe geçen protestoların canlandırmalarına kadar Nashville hakkında öğrenmek isteyeceğiniz her şey burada. Müzeye giriş ücretsiz ve Salı’dan Cumartesi’ye haftanın 5 günü 10:00-17:00 arası açık, Pazar günler ise 13:00-17:00 arası açık. Müzenin konumu harika, öncesinde veya sonrasında yakındaki Nashville Kütüphanesi’ne uğrayabilir, 5. caddedeki çağdaş sanat galerilerini tek tek ziyaret edebilirsiniz. Kahve molası vermek isterseniz yakındaki Frothy Monkey ve Provence Breads & Café bizim favorilerimizden oldu.


7. Köprüden Manzara
Nashville ile Kentucky arasında uzanan Cumberland nehri 1107 km’lik uzunluğu ile Amerika’ın en uzun 23. nehri. Nehir üzerindeki The John Seigenthaler Pedestrian Bridge’den tüm Nashville’in manzarasını görmek mümkün. Nashville’in silüetini şekillendiren gökdelenlerden en ilginç olanı Batman’i andıran çatısı ile nerede görseniz tanıyacağınız türden olan AT&T binası. Bu bina 33 kat ve 188 metre metre yüksekliği ile Nashville’in en yüksek binası ama aslına bu yükseklik New York ve Chicago’daki 400-500 metrelik gökdelenlerin yanında yüksek denemeyecek kadar alçak. Yaya köprüsüne asansörle çıkıp inebiliyorsunuz veya 3. Caddede başlayan rampadan köprüye yürüyerek çıkabilirsiniz. Biz yürüyerek çıkıp asansörle indik, manzara enfesti. Bu yaya köprüsünün kendisi de başlı başına Nashville’de görülmesi gereken yerlerden biri. Gateway Köprüsü’nü görmek için de en iyi yer yine bu yaya köprüsü.
Bonus :
• Nashville müzik şehri olduğu kadar bir spor şehri aynı zamanda. Biz Nashville’deyken NHL takımı Nashville Predators maçına denk gelemedik, denk gelseydik ilk izlediğimiz hokey maçı olacaktı. Maçlarını Broadway Caddesi üzerinde göreceğiniz Bridgestone Arena’da oynuyorlar. Nashville’in NFL’de oynayan takımı ise Tennessee Titans, Amerikan futbolu da ilgiliniz çekerse Tennessee Titans maçlarını yaya köprüsünden karşıya geçince solda göreceğiniz Nissan Stadium’da oynuyor. Nashville ziyaretinize unutulmaz spor anları katmak isterseniz hem Nashville Predators hem de Tennessee Titans maç programına göz atmanızı tavsiye ederiz.
• 1945’den beri Nashville Senfoni Orkestrası’nın ev olan Schermerhorn Symphony Center ise Nashville’deki görülmeye değer bir başka müzik mabedlerinden biri. Country ve Rock müziğe yeter dediğiniz anda unutulmaz bir alternatif olabilir.
• Maç olmadığı zamanlarda Bridgestone Arena’da, Public Square Park’da, Ryman Auditorium’da ve Ascend Amphitheater’da çok sürpriz isimler sahne alabiliyor, gittiğinizde Taylor Swift, Florence and The Machine, Janet Jackson, Billy Idol veya Ed Sheeran gibi ünlülerin konserine denk gelebilirsiniz. Nashville konser programını yakın takibe almayı unutmayın.
• Nashville’deki barlarda onlarca çeşit bira ve farklı viski sunumu göreceksiniz. Biraz farklı tadlar denemeye cesaretiniz varsa harika lezzetler yakalayabilirsiniz. 12 South mahallesindeki The Filling Station ismindeki mekanda şans eseri denediğimiz Nashville bira markası Jackalope’a özelikle bayıldık, tavsiye ederiz. Broadway’deki barlarda canlı müziğe biraz dans ile eşlik etmek isterseniz başlangıç önerimiz Jack Fire! Türkiye’ye henüz gelmeyen bu tarçınlı içeceği buz gibi shot olarak içmek çok popülerdi.
*Bu yazı ve fotoğraflarımız ilk kez thestoryofseven.com ‘da yayınlanmıştır.







