The Great Ocean Road, Melbourne’ün de içinde bulunduğu Victoria Bölgesi’nin güneybatı kısmında Torquay ve Allansford şehirlerini okyanus kıyısından birbirine bağlayan 243km‘lik dağ yoludur. Görüntüsü bana biraz Tekirdağ Uçmakdere yolunu, biraz da Kaş-Kalkan arası yolu anımsatır. Bu dağ yolu, I. Dünya Savaşı’ndan dönen Avustralyalı askerler tarafından, I. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeden Avustralyalı askerler anısına 1919-1932 yılları arasında yapılmıştır. Bu özelliği ile dünyanın en büyük savaş anıtıdır.

Avustralya’ya, kıtaya ait aklımda hangi imge varsa hepsi göreceğim sevinciyle gitmiştim. İnsan bir ülkeye ulaşmak için 2 transitli uçak yolcuğunda 27 saat geçirince ve Cumartesi sabah bindiği uçaktan Pazar akşam vakti inince bu kadar beklenti doğal sanırım. Tamam, adanın en doğusundaki Queensland’de Büyük Resif’i görmek ya da en kuzeydeki Darwin’de timsahları izlemek için bu seyahatte vakit yetmezdi, en batıdaki Perth’e ise zaten ilgim yoktu ama en azından ortadaki Uluru’yu görürüm diyordum. Mesafe 2318 km olduğundan bu da saçma bir hayalmiş. Bu tıpkı İstanbul’a gelen bir turistin, gitmişken Luxemburg’u da göreceğini düşünmesi kadar yersiz bir durum. Tabi ülke kıta olunca kafa karışıyor, insana mesafeler kısa gibi geliyor. Halbuki Avustralya Türkiye’nin tam 10 katı büyüklüğünde bir ülke. Gitmişken hepsini göreyim diye bir şey yok, ya Avustralya’nın her bölgesi için ayrı sehayat etmek gerekiyor ya da en azından 3 ay kalmak.

Uluru’ya 2318 km karadan gitmek belliki kötü bir fikirdi, Melbourne’den Alice Springs’e uçayım dedim ama yine arada 450km otomobil yolculuğu gerekiyordu. Benim günübirlik Uluru’ya gidip gelmek sandığım şey minimum 3 günlük, üstelik tek başıma yapmam için hiç de uygun bir seyahat değilmiş. Madem öyle ben de Victoria bölgesinin hakkını vereyim dedim. Ve böylece The Great Ocean Road turuna katılmaya tam da Uluru’ya gidemeyeceğimi anladığım gün karar verdim.
Uluru’ya gitmek, Avustralya’nın ıssız topraklarında 4 yönde iz sürmek belki de Onur’la gelecekte çıkabileceğimiz bir macera olur. 2013’te yayınlanan Tracks filmi bu hayalimi fazlasıyla körükledi. Tracks filminin fragmanı için lütfen tıklayın, belki size de ilham verir .

Sizin Avustralya’da vaktiniz olursa The Great Ocean Road yolunu 2 ya da 3 günde sakin sakin keşfedebilirsiniz. Hatta bu durumda tur şirketine de ihtiyacınız olmaz, kiraladığınız bir karavanla hem yol, hem konaklama ihtiyacınızı çözebilirsiniz. Turda anlatılanları kaçırırım diye üzülmeyin. Benim gözlemime göre, Avustralya’nın tarihi zayıf olduğundan halk genel olarak küçük hikayelerden, büyük destanlar çıkarma gayretinde. Çoğu saçma, dayanağı ve ispatı olmayan hikayeler ama onlar her detayıyla ballandıra ballandıra anlatmaya bayılıyorlar. Rehberin her gezilecek yer öncesi 10 dakika boyunca ısrarla anlattığı hikayelere bizim turda Japonlar hariç kimsenin “oo wow” dediğini görmedim, çoğunlukla hepimiz “so? e yani?” modundaydık. Rehberimiz aracı kullanırken de bol bol hikayeler anlatıyordu. Great Ocean Road, Çanakkale’de ölen askerlerin anısına Çanakkale’den sağ dönen askerler tarafından yaptığı için, turun adeta bir sountrack’ı gibi savaş şarkıları çalmayı ihmal etmedi rehber. Marş tonundaki şarkılardan biri İngilizce “barbar Türkler, dedelerimizi öldürdüler” diyordu. Böyle bir yüzyılda böyle ırkçı ifadeler kullanan bir şarkının çalınmasına hayret ettim doğrusu. Aklıma hemen Atatürk’ün ünlü “Sor bakalım ne işleri varmış…” sözü geldi ama sinirli sinirli camdan dışarı bakıp bir şey söylememeyi tercih ettim. Böyle berbat bir şarkının var olması bile beni çok rahatsız etti. İnternette aradım, bulamadım. Şarkı içinde geçen sözleri aratınca öyle berbat şeyler listeleniyor ki, beni de arattığım kelimelerden savaş suçlusu zannetmesinler diye şarkıyı bulmakta çok da ısrar etmedim.
Nitekim bu turdaki hikayeler ne kadar zayıfsa, okyanus yolu bir o kadar büyüleyici bir manzaraya sahip. Yolculuk sırasında hikayelere çok takılmayıp, manzaranın ve doğa harikalarının tadını çıkarmak, rehber konuşurken ayıp olacak demeyip bol bol fotoğraf daha akıllıca olacaktır. Onun dışında ihtiyacınız olacak bilgilerin tamamı internette, bence gerekli olan bölümleri ise bu yazının devamında var.
Melbourne’den yemek dahil günübirlik (sabah 7, akşam 9) The Great Ocean Road turları 100 USD civarı, 2-3 günlük turlar ise 250-400 USD.

Sabah 7’de tura katılmak için buluşma yerine gittiğimde bindiğim aracın transit aracı olduğunu zannettim. Meğer mevsim kış olduğundan talep azmış; 2 Japon, 2 İtalyan, 2 İngiliz, 3 Amerikalı, 1 Yunan, bir Avustralyalı şöför bir de ben yola koyulduk. Şöförümüz aynı zamanda rehberimiz ve aynı zamanda muavin. Türkiye’deki gibi her işe başka biri bakmıyor, 1 kişi tüm sorumluluğu alıyor.
Melbourne’den Günübirlik Great Ocean Road Turu
Tur Geelong’daki Narana Aboriginal Cultural Centre’da başladı. Aborjinlerin kültürel hayatı orada çalışan bir Aborjin tarafından anlatıldı. Nerede Uluru, nerede bu tesisdeki turistik Aborjin anlatımı. Hiç beğenmedim bu kısmı. Zaten pek çok turda bu kültür merkezine ziyaret bulunmuyor, tavsiye de etmiyorum.
Bells Beach
The Great Ocean Road’un başlangıç noktası olan Torquay’a en yakın mola noktası, aynı zamanda Avustralya’daki sörf plajlarının en ünlülerinden Bells Beach. Bells Beach Point Break (1991) filminin surf sahnelerinin çekildiği plaj. Keanu Reeves ve Patrick Swayze’ın Bells Beach’deki unutulmaz final sahnesini hatırlamak isterseniz tıklayın.

Apollo Bay ve okaliptüs ağacındaki koala
Great Ocean Road üzerindeki bana gore en şirin kasabalardan biri. Yaklaşık 1000 nüfusu var ama spor ve müzik festivallerine ev sahipliği yapıyor. Plajı ve dükkanları en renkli olan yer. Hediyelik eşya dükkanından içinde Apollo Bay plajının kumları olan bir magnet almıştım, minicik bir kasaba ama pazarlamayı iyi biliyorlar. Apollo Bay’de vereceğiniz bir molada Koalaları okaliptüs ağacı üstünde doğal ortamında görebilirsiniz. Koalalar günde yaklaşık 20 saat uyuyorlar, eğer uyurken rastlarsanız bozulmayın, zaten uyanıkken de pek hareketli değiller. Ben şeftaliyi ağacında görünce bile heyecanlanan bir insan olduğumdan koala görünce ağaca tırmanmak istediğimi tahmin edersiniz. Avustralya kıtasına özgü bu olağanüstü hayvanı doğal ortamında görmek harikaydı.

Maits Rest Rainforest
Apollo Bay’den batıya doğru 17 km sonra yol Victoria’nın en önemli ulusal parklarından biri olan Great Otway National Park’ın içinden geçiyor. Tam bu orta noktada 800 metrelik yürüyüş parkuru ile Maits Rest yağmur ormanı harika bir mola noktası, hem de oldukça serin bir mola. Bu bölgede kıtanın en uzun okaliptüs ağaçları yer alıyor. Yaşlı ormanın kökleri dışarıda yaşayan ağaçları oldukça şaşırtıcı. Bu park içinde 800 metrelik ahşap bir yürüyüş platform var. Her yaştan insan için uygun, ekstra performans gerektirmeyen, kolay ve eğlenceli yarım saatlik bir yürüyüş bu.

Shipwreck Coast
Cape Otway’den Port Fairy’ye uzanan 12 Apostles, Loch Ard Gorge ve London Bridge de dahil tüm kireçtaşı oluşumlarını da içine alan 130 km’lik sahil şeridine Shipwreck Coast ismi veriliyor. Malesef bugüne kadar bilinen 600’den fazla gemi Pasifik Okyanusu’nun çok hırçınlaştığı bu sularda batmış. Gemi enkazlarından 240 tanesinin yeri belirlenmiş.

12 Apostles ve Gibson Steps
12 Apostles yani 12 havari, bu turun en can alıcı durak noktası. Dev dalgalarla yontulan 50 metreye yakın yükseklikteki kireçtaşı bloklarını, okyanusta her dakika dalgalarla boğuşurken görmek muazzam. İsmi 12 havari olduğundan doğal olarak 12 tane kireçtaşı yükseltisi görmeyi bekliyor insan ama sadece 8 tane var. Hiçbir zaman 12 tane olmamış. Eskiden bu yapıya “domuz ve yavruları” denirmiş. Turizm açısından “12 havari” daha etkili olur düşüncesiyle 9 adet kireçtaşı yükseltisine göz gore gore 12 havari denmiş. 2005’te önceki blok dalgaların yarattığı erezyona dayanamayarak yıkılmış, kalmış 8 tane. İsmi tabiki “12 Apostles” olarak anılmaya devam ediliyor. Aslında bu 12 Havari isim mevzu Avustralyalıların turizm ve pazarlamaya olan yaklaşımını tüm açıklığıyla ifade ediyor. İsmi, kökleri, tarihi mühim değil, turist getirdiği sürece isimler verilebilir, süslü hikayeler anlatılabilir. Benim takıldığım nokta bu kadar muhteşem bir doğa harikasını neden yalan yanlış bilgiler ve isimlerle gölgeliyorlar. Size en başta bahsetiğim şeylerden biri buydu, hikayelere çok takılmadan doğal güzelliklerin tadını çıkartmak rehberi dinlemek yerine bol bol bu güzelliği seyretmek, fotoğraf çekmek daha akıllıca.

Gibson Steps, 12 Apostles’ı deniz hizasından görmek için kullanabileceğiniz plaja inen 86 basamak. Kaputaş’ın 187 basamağını rahat inip çıkanlara bu Gibson basamakları vız gelir. Bu bölgede balık tutanlara rastlayabilirsiniz ancak denize girilmesi tehlikeli olduğu için önerilmiyor. Köpekbalığı fobim yükseklik korkumdan ağır bastığı için, kış günü sulu kar yağarken, okyanus deli gibi köprüşmüş ve griyken aşağı inip okyanusa yaklaşmak aklımdan bile geçmedi. Bunun yerine 12 Apostles üzerinde dandik bir helikoptere binmek için 95 dolar vermeyi tercih ettim; pek akıllı biri olduğum söylenemez. Köpekbalığına yem olacaksam okyanusa helikopterle havalı bir iniş yapmayı tercih ederim! Helikopter pilot dahil 4 kişilikti. Arkaya bizim turdan İtalyan çift bindi, beni de öne oturttular. Kemeri bağlayayım dedim emniyet kemeri elimde kaldı, bozukmuş. O filmlerde görüp hep özendiğim mint rengi kulaklık da yoktu zaten. Daha once helikoptere binmiştim, çok konforlu gelmişti meğer o daha once bindiğim bu işin Cadillac’ıymış, ben ne bileyim işin standardı o sanmıştım. O gün 12 Apostles üzerinde uçtuğumuz ise baya köhne, sallayan, güven vermeyen bir helikopterdi. Aksi gibi sulu kar, rüzgar, camlar pis, hayal ettiğim fotoğrafları da çekemedim, ama o an okyanusun üzerinde olmak, şu an yazarken bile o adrenalini hissetmek harika.

Loch Ard Gorge
Okyanusun dev dalgaları sadece burada sakinleşiyor. Loch Ard Gorge müthiş bir doğal liman, falezler o kadar harika oyulmuş ve bu yapıyı oluşturmuş ki hayran kalmamak imkansız. Yol seviyesinden medivenlerle birkaç dakikada sahile inebiliyorsunuz. Ben malesef rehberin anlattığı hikayeye maruz kaldım, size de anlatayım giderseniz siz hikayeyi dinlemeden hemen aşağı iner, kendinizi kumsala atarsınız. 1878’de İngiltere’den Melbourne’e yolcu taşıyan Loch Ard adındaki gemi batmış, sadece iki kişi kurtulmuş; 15 yaşındaki Tom ve 17 yaşındaki Eva. Tom bu kıyıya çıktığında Eva’nın yardım çığlıklarını duymuş, onun için denize geri girmiş, Eva’yı kurtarmış, sonra yola çıkıp yardım getirmiş, kahraman ilan edilmiş. Daha fazlasını isterseniz geminin Titanic filmini anımsatan versiyonları da var. Diyorum ya doğa o kadar güzel ki böyle hikayelere gerek yok, gözünü açıp bakmak etkilenmek için kafi.

London Arch (eski London Bridge)
Aynı bölgedeki bir diğer ilgi çekici form ise London Arch. 1990’da şu anki kireçtaşı adasını karaya başayan parça yıkılmış, ada kısmında mahsur kalan 2 kişi helikopterle kurtarılmış, şans eseri kimse zarar görmemiş. O zamanlar yapısı köprüyü andırdığından Londan Bridge ismiyle anılıyormuş. Yıkıldıktan sonra London Arch (Londra Takı) denmeye başlanmış. 12 havari hikayesine gore fazlasıyla dürüst bir yaklaşım. Loch Ard Gorge yakınındaki Island Archway’in de ortası 2009’da yıkıldı.
Great Ocean Road’u ziyaret edeceklere şimdiden iyi eğlenceler!
*Fotoğrafların tamamı Oylum Yüksel’e aittir ve VSCOcam A2 ile editlenmiştir.
5 comments
Çok güzel bir paylaşım olmuş.
Harika bir yazı – tonu da mükemmel. Siz Great Ocean Road turunu hangi tur ile yapmıştınız? Ben de yakın zamanda gidiyor olacağım.
merhaba, çok teşekkürler, firma ismini not almamışım, internette benzeri bir çok firma var, trip adviser’da puanı yüksel olanlar arasından tercih yapmanızı öneririm. şimdiden iyi eğlenceler :)
Güzel bir yazı olmuş sıkılmadan okudum. :)
Eşsiz bir yazı olmuş, elinize sağlık gerçekten, diğer yazılarınıza da göz geçireceğim. :)