Roma’da yemek dışında en çok neye para gider? Tabiki müzelere! Bu şehir her adımızda size para harcatmayı iyi biliyor. Diğer tembel Avrupa şehirleri gibi sergi salonlarını yazın tatile sokmuyor, aksine burası turist kaynıyor, sergiyi yaza denk getirelim daha çok kişi görsün, daha çok bilet keselim diye düşünüyorlar. Biz Roma’da kişi başı 115’er Euro sadece resim ve heykel müzelerinin girişlerinde ödemişiz, gözlerimizden sanat fışkırması boşa değil! (Londra’nın turist dostu ücretsiz müzelerine bir kez daha sevgilerimi gönderiyorum.) Şimdi size gezdiğimiz 10 müzede ne vardı tek tek anlatacağım, siz para harcamaya değer bulur musunuz, bulmaz mısınız kendi zevkinize göre karar verirsiniz.
Roma’da Gezilecek MüzelerListeleyeceğim 10 müzenin tamamı otele yani Roma’nın merkezine yürüme mesafesinde :) Biz en son Roma’da geçirdiğimiz 6 gün boyunca hiçbir toplu taşıma aracına binmedik. Sadece otel-havalimanı arası taksi kullandık. (Roma merkeze taksi ücreti Fiumicino ‘dan 48Euro, Ciampino’dan 30 Euro fiks tarife) Otelin konumu İspanyol Merdivenleri gibi efsane bir lokasyonda olunca Onur’la çok gerekmedikçe binmeyelim demiştik, gerek de kalmadı. Tüm bu müzelere de yürüyerek gittik. Yani müzelerin tamamı şehrin göbeğinde diyebilirim. Bu ziyarette gidemediğimiz ve aklımda kalan sadece Maxxi var, o da sağlam bir çağdaş sanat tapınağı fakat şehrin kuzeye 5 km daha yürüyecek hal kalmamıştı bizde. Siz Roma ziyaretinizde eğer daha önce hiç gitmediyseniz Maxxi’yi eklemeyi unutmayın. Ve hazırsak Roma’da yürüme mesafesindeki #bayaiyi 10 Resim & Heykel Müzesi’ni listeliyoruz.
Roma’da Gezilecek Müzeler1. Palazzo Barberini ve Galleria Nazionale d’Arte Antica
Yapımına 1549’da başlanan Palazzo Barberini’yi yani Barberini Sarayı’nı, 235. Papa olan Maffeo Barberini 1625’te satın almış. Resmi ismiyle Pope Urban VIII., döneminde yaşayan Galileo ile sürekli ihtilaf halinde olmuş, Galileo’yu bir türlü rahat bırakmamış ama fizikle arası pek iyi olmayan Papa’nın neyseki sanatta ve mimarinde zevki oldukça yüksekmiş. Pope Urban VIII Barberini, sarayın tamamlanması için dönemin en iyilerini görevlendirmiş. St. Peters Bazilika’sının ön cephesinin ve meydandaki çeşmelerden birinin de mimarı olan Carlo Maderno, Maderno vefat edince ise yeğeni Borromini ve Bernini bir arada çalışmışlar bu muhteşem saray için. Sarayın avlusu, koridorları, merdivenleri, bahçesi ve çeşmesi muazzam ve üstelik ücretsiz olarak girip gezebilirsiniz. Sarayı gezerken arı figürleri dikkatinizi çekecek, arılar her yerdeler çünkü Barberini ailesinin arması 3 arıdan oluşuyor.
Sarayın odaları ve salonları Galleria Nazionale d’Arte Antica’nın muhteşem koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor. Gelmişken görmeden çıkmazsınız değil mi? Öncelikle büyük salonda, sırt üstü uzanıp tavanı seyretmenize yardımcı olan büyük pufları gördüğünüzde hemen kendinize o puflarda bir yer kapın. Tavandaki Pietro da Cortona’nın devasa freskosu Allegory of Divine Providence and Barberini Power bak bak bitiremezsiniz. Bu konfrolu dakikaları Sistine Şapeli’nde yaşamak için neler vermezdim!
Sadece Raffaello’dan Fornarina, Caravaggio’dan Judith Beheading Holofernes ve Narcissus resimleri bence Galleria Nazionale d’Arte Antica’ya gitmeye yeter de artar bile ama isteyene fazlası da var.
Maderno ve Bernini’nin elinin değdiği Barberini Sarayı’nın yaşattığı o Rönesans ihtişamını, veya Cortona’nun büyük salondaki freskosunu veya Raffaello ve Caravaggio’nun şaheserlerini görmeden Roma’dan dönmem derseniz Pazartesi hariç herhangi bir gün Palazzo Barberini’ye zaman ayırmalısınız. Giderken çok yakınındaki bir diğer Bernini harikası olan, Barberini meydanındaki Fontana del Tritone’da serinlemeyi unutmayın.
Palazzo Barberini ve Galleria Nazionale d’Arte Antica Pazartesi hariç her gün 8: 30 – 7: 00 arası açık. Girşi 7 Euro.
2- MACRO Museo d’Arte Contemporary Roma
Çağdaş Sanat’la aramda müthiş bir elektrik var, hep daha fazlasını, daha farklısını görmek, her gördüğüm eserle daha çok şaşırtılmak istiyorum. Bir çeşit bağımlılık gibi oldu, şaşırtılma seviyem, yani çıta da yükseldi. Yanlış anlaşılmasın daha karmaşığını değil, daha basit görüneni gözüm arıyor artık. Çağdaş Sanat eserlerinin bana göre en önemli başarı kriteri, “bunu ben de yapabilirdim” dedirtmesi, ve o an beğendiğiniz o şeyi siz değil o bir başkası yaptığı için kafayı duvara vurma ihtiyacı yaratması. Bir resim veya bir beste, bir film için “bunu bende yapardım” demek bir çeşit yerme iken, bir çağdaş sanat eserinde bu durum tamamen bir övgü benim için. Ne kadar basit, ne kadar çok insan tarafından anlaşılır ise o kadar çarpıcı. Kararlıyım, bu hayatta bir çağdaş sanar eseri ortaya koyacağım. Gözlemlerim devam ediyor, öyle bir yerleştirme ortaya koyacağım ki keşke benim aklıma gelseydi dedirteceğim benim gibi düşünen her sanatsevere : ) Hatta Onur’la aramızda bir çekişme var, bakalım hangimiz daha önce başaracak bunu.
Bizim gibi gözü daha fazlasını arayanlar için MACRO bir cennet. Roma’da Çağdaş Sanat müzesi kurma fikri 1883’de ortaya çıkmış. İtalyanlara yakışır bir hareket. Müzenin 2010’da tamamlanan bugünkü mimarisi Odile Decq tasarımı. Müzenin mimarisi, yerleşim planı, girişi, asansörü, terası her biri ayrı bir çağdaş sanat eseri zaten. Müzenin en güçlü kısmı aynı anda 8’den fazla geçici sergiyi sunuyor olması. Müzenin yönetimi çok başarılı, hiçbir sergi bir diğerine benzemiyor, hatta her birinin sunumu apayrı. Müzenin vasat bir cafesi, fazla şık bir restoranı var. Ortayı bulamamışlar maalesef. Ama müze dükkanı fazladan zaman ayırmanızı hakediyor.
Müze dışındaki bir binayı sokak sanatçısı Ozmo’ya boyatıp, o binayı terastan izletmek de MACRO’ya layık bir yenilik. Videosu
MACRO Pazartesi hariç her gün 11:00 – 19: 00 arası açık. Girişi 12,5 Euro. Roma’nın güneyinde kalan ikinci bina MACRO Future, Testaccio bölgesinde, burada farklı bir koleksiyon var, vaktiniz olur gitmek isterseniz web sitesinden mevcut sergiyi kotrol etmenizi tavsiye ederiz. MACRO Testaccio Pazartesi hariç her gün 16.00—22.00 arası açık, giriş 7,5 Euro.
3- Musei Capitolini – Capitoline Müzesi
Roma’ya ait, Roma’nın tarihinden kalan ne varsa bu müzede. Bu 3 binadan oluşan müzeleri görmeden, Roma’yı görmüş sayılmazsınız. Forum’un yanında ve Vittorio Emanuele II Abidesi’nin hemen arkasında kalan Capitoline Hill’deki Capitoline müzeleri ve Campidoglio Meydanı, Vatikan’ın desteği ile yapılmış. Eski şehir üzerine yapılan bu yeni saraylar ve meydan Michelangelo’nun tasarımı. İnşaasına 1536’da başlanmış. Forumun hemen yanındaki bu görkemli meydanın Forum’a değil de Vatikan’a bakması ise Michelangelo’nun Papa’ya jesti. Pope Sixtus IV 1471’de bağışladığı bronz heykeller gelecekteki müzenin en değerli hazinesini oluşturmuş. Ancak meydanın ve sarayların tamamlanması 17.yy’da ancak mümkün olmuş. Tüm bu gecikmelere rağmen 1734’te bronz heykelleri sergilemek üzere açıldığından, dünyanın ilk müzesi olarak anılıyor.
Campidoglio Meydanı’nda müthiş bir ortam var, belki biraz yüksekte olmaktan, belki heykellerin yanında kendini minicik hissetmekten bilmiyorum. Gittiğiniz saate göre ya müzeleri gezmeden ya da gezdikten sonra mutlaka basamaklarda oturmak için kendinize zaman ayırmanızı tavsiye ederim. Çıkışta terastan Forum’a bakmayı unutmayın.
Caravaggio’nun Good Luck (1595), Saint John the Baptist (1603) ve Peter Paul Rubens’in Romulus and Remus (1612) isimli resimleri, müzedeki sürprizlerden. Ama beklentiniz daha eski ve Roma’ya ait heykeller olsun.
Capitoline Venus (MÖ 4.yy), Marforio (MS.1.yy), Bernini’nin Medusa’sı, Mozaiklerden Panel in opus sectile with tiger assaulting a calf, bronz Herkül şaheserlerden sadece birkaçı.
Benim ağzımı asıl açık bırakanlar Papa Sixtus IV’nın bağışladığı bronz heykeller; şehrin sembolu olan ve MÖ 5.yy’dan kalan She-wolf, Camillus (MS.1yy), Spinario (MS.1yy), Constantine’in başı, küresi ve sol eli (MS.4Yyy). Hemen iç bahçedeki mermer Constantine’in başı, ayağı ve sağ eli ise kendinizi kaptırdığınız ihtişamın cilası oluyor. Eğer arkeolojiye meraklıysanız bunlar dışında ilginizi çekecek binlerce eşsiz parça göreceksiniz. Bu saydıklarım sadece öne çıkan şaheserler. Onur’un arkeoloji ve tarihe olan merakı malum, o odada ne var, bu kapı açılıyor bu derken nasıl olduysa alarmı çaldırdı, 30 sn içinde 6 güvenlik görevlisi etrafımızı sarınca “sorry, no Italiano, no English” diye diye saf turist pozlarında zor uzaklaştık. Siz de meraklıysanız içeride zevkle inceleyecek binlerce parça var, aman diyim, alarmı çaldırmadan, sakin sakin bakın :)
Musei Capitolini Pazartesi hariç her gün 09:00 – 20: 00 arası açık. İçeride dev bir sergi alanı da var. Biz bu yıl çok şanslıydık ve Michelangelo sergisine denk geldik. Gelecek sergileri linke tıklayıp kontrol edebilirsiniz. Girişi geçici sergi dahil 15 Euro.
4- The National Museum of Castel Sant’Angelo
Vatikan’a giden en güzel yolun Ponte Sant’Angelo üzerinden geçtiğini anlatmıştım. Castel Angelo aslında bir açıkhava müzesi gibi, tembellik etmez birkaç basamak çıkmaya razı olursanız aynı zamanda müthiş bir manzara terası ve cafesi de bonusu.
İmparator Hadrian’ın talebiyle, o ve ailesine anıt mezar olmak üzere MS. 139 yapımı tamamlanmış. Yapıldığında Roma’daki en yüksek yapıymış. Hadrian’ın ve ailesinin külleri planlandığı gibi bu kalede, hazine adı verilen gizli odada saklanıyor. Köprüyü de Hadrian bizat kendisi yaptırıyor. Hadrian Onur’un en favori Roma İmparotoru, O en çok gezen, sanata ve mimariye en düşkün olan imparator.
Yapının resmi adı “Mausoleum of Hadrian” ancak Castel Angelo adıyla anılıyor. Melekler bugün adeta bu kaleyi çevrelemiş durumda. Ancak ayakta durduğu yaklaşık 2 bin yıl boyunca türlü badireler atlatmış. 590’daki veba salgının bitişini kalenin üzerinde beliren Mikail’in müjdelediği halk efsanesi yüzyıllarca kulaktan kulağa anlatılmış. Castel Angelo bir süre Vatikan tarafından kullanılmış. Melekler ve Şeytanlar romanını okuyanlar veya filmini seyredenler Vatikan ve Castel Angelo arasındaki gizli geçiti iyi bilir. Kalenin hapishane olarak kullanıldığı, dönemin anlaşılamayan aydınlarına, bilim adamlarına zindan olduğu karanlık günleri olmuş. Ölenlerin ibret olsun diye köprüde sallandırıldığı barbar günler… 16.yy’da kale ve köprü sonunda melekler ile özdeşleşmiş. Bernini’ye köprü üzerine Hz.İsa ile ilişkili 10 obje kullanılarak 10 melek heykeli yapması görev verilmiş. Bernini sadece 2 tanesini yapmış, sonra bu iki heykeli Papa Clement IX Roma’daki bir başka kilise Sant’Andrea delle Fratte’e yerleştirmiş. Günümüzdeki sözleşmeler olsa, Bernini ortalığı yıkardı herhalde. Bernini’nin iki heykelinin kopyaları yapılmış, toplamda 9 sanatçıya ait 10 heykel 5’er 5er karşılıklı köprüde dizili. Bugün köprü üzerindeki bu 10 heykelin açıkhava durmasından kaynaklı daha kaba daha sert bir hali var. İşçilik ve kalite olarak Bernini’nin kilisede kapalı duran heykelleri ile hiç benzeşmiyorlar. Bence güzel tarafı da bu, bu kaba halleriyle daha dramatik, daha etkileyici görünüyorlar.
Kalenin tepesine konulacak kanatları bronz,mermer St. Michael tasviri meleği Michelangelo’nun çırağı olan Raffaello da Montelupo 1536’da yapmış. Ancak Montelupo’nun heykeli, 1753’te Peter Anton von Verschaffelt yaptığı tamamı bronz St. Michael heykeli ile değişmiş. Bugün Verschaffelt’in Roma’yı selamlayan heykelini herkes görebilir ama Montelupo’nun heykelini görmek için kaleye girmek zorundasınız. İç bahçedeki Montelupo’nun heykeli şaşırtıcı güzellikte, küçük bir avluda sürpriz yaparcasına selamlıyor ziyaret edenleri. Kale içindeki galeri alanında Rönesans dönemine ait resimler var, çoğu dini temalı ve bana göre sıkıcı resimler ama Bernini’nin Dört Nehir Çeşmesi’ni tasarlarken çalıştığı maketi sergi alanında görünce gözlerimiz yerinden fırladı diyebilirim. Sala Paolina salonundan çıkan merdivenlerden Roma manzarasına bakmak da eşsiz Castel Angelo tecrübeleridendi. Kalenin terasındaki cafe ise, tarihi bir alanda restoran işletmeciliği nasıl yapılırın dersini veriyordu. Kahve içmeden çıkmayalım derken, o manzarada daha fazla oturmak için kendimizi yemek sipariş ederken bulduk.
18 metre uzunluğunda ve araç trafiğine kapalı olan Ponte Sant’Angelo üzerinde, 10 adet melek heykeli Hz. İsa ile ilgili kutsal araçları ön plana çıkardığını söylemiştim, bunlar; sütun, çivi, mızrak, haç, terini sildiği mendil, elbise, sünger, başlık, kamçı ve dikenli taç. Bu köprüdeki melekler önde, Castel Angelo arkadayken gördüğünüz manzara Roma’nın en fotojenik manzaralarından biri. Gün içinde güneşin pozisyonuna göre 10 melekten en azından 1’i iyi poz veriyordur, onu fotoğraflamamak olmaz.
Castel Angelo Pazartesi hariç her gün 09:00 – 19: 30 arası açık, Cuma günleri 22:00’ye kadar açık. Girişi 10,5 Euro.
5- Galleria Nazionale d’Arte Moderna (GNAM)
1883’te açılan Roma’nın Ulusal Modern Sanat Galerisi, 75 odayı dolduran 5bin’den fazla 19.yy. ve 20 yy.’a ait eşsiz modern sanat koleksiyonu, sergi alanları ve mimarisiyle müzecilik anlamında tüm dünyanın en iyilerinden biri. Bu müzede İtalyan ressamların en iyi resimlerini, Modern Sanat denince akla gelen dünyaca ünlü ressamların işlerini ve geçici sergi alanlarında bu güne kadar belki de hiç duymadığınız müthiş yeni yeteneklerin işlerini veya dünyaca ünlü dahilerin kapsamlı sergilerini göreceksiniz. Bu harika müzeyi gezmek için mutlaka yarım gün ayırmanızı tavsiye ederim, aceleye gelmesin yazık olur.
Galleria Nazionale d’Arte Moderna, Villa Borghese’nin kuzeyinde kalıyor. Popolo Meydanı’ndan parka girip, kısa bir yürüyüşle müzeye gitmeniz harika olur. Ben bu kısa yürüyüşte kendimi bir anda Panini’nin Roma resimlerinin içinde gibi hissettim. Persli şair Ferdowsi’nin heykelinden adını alan küçük meydan Piazzale Ferdowsi’den ilerleyip, birkaç basamak indiğinizde afallıyorsunuz. Müze binasının da mimarı olan Cesare Bazzani tarafından 1911’de yapılan iki muhteşem çeşme arasında kalınca sağa mı yoksa sola mı baksam derken, hemen önünüzde heybetli bir müze, bütün endamı ile sizi içeri davet ediyor. Bazzani’nin amacı tam da bu ikilemi yaratmaktı sanırım. Parkın kuzey girişi olan bu basamaklar ve çeşmeler, biraz yosunlanmış, biraz da tenha hali ile kendimi yıllar öncesine ışınlanmış gibi hissettirdi.
Antonio Canova’dan Hercules and Lica (1815), John Dupre’den Saffo (1861), Rinaldi Rinaldo’dan Neptune (1844), Emile-Antoine Bourdelle’den Hercules Darting (1909), Peter Tenerani’den Psyche (1823), Alfonso Balzico’dan Cleopatra (1874) ve Adriano Cecioni’den The Mother (1886) heykele ilgi duymayanların dahi önünde çakılıp kalacağı türden heykeller. Örnek isterseniz The Mother heykelinin bulunduğu odayı 360 derece görmek için tıklayın .
Cezanne, Courbet, Degas, Duchamp, Kandinsky, Kees van Dongen, Klein, Klimt, Magritte, Miro, Mondrian, Pollock, Schwitters, Monet,Van Gogh ve Warhol müzede eserlerini görebileceğiniz dünyaca ünlü dahilerden birkaçı. İtalyan ressamlardan kimler var derseniz, 19.yy. ve 20 yy.’dan tanıdığınız ve henüz tanımadığınız herkes var diyebilirim.
Giovanni Boldini’nin portreleri, Fütürizm akımından Umberto Boccini ve Gerardo Dottori kompoziyonları, Giovanni Fattori’den savaş sahneleri, Mancini’nin delilik halleri, Modigliani’nin hüzünlü portreleri, Tranquillo Cremona çarpıcı bir portreler, 19.yy İtalyasından müthiş sahneleri resmeden, soyadı çoğunlukla “i” biten (Vertunni, Morelli, Camuccini, Appiani, Coghetti, Fontanesi, Previati, Burri) onlarca hayran kalacağınız İtalyan ressam hepsi burada.
Galleria Nazionale d’Arte Moderna sahip olduğu müthiş koleksiyonla yetinmeyin, aynı anda 5-6 tane de geçici sergiyi bu bina içinde organize ediyor. Ziyaret sırasında büyük bir sergiye denk gelmeseniz de, kesinlikle bir başka çok yetenekli sanatçılarla tanışacağınızı garanti ederim.
Müzeye girişi Villa Borghese’den yapmıştık, finali de aynı merdivenleri geri çıkıp bu defa Popolo yönüne değil, Temple of Asclepius’a doğru yaparsanız, gölün kenarına oturduğunuzda ilham patlaması yaşayabilirsiniz.
Galleria Nazionale d’Arte Moderna Pazartesi hariç her gün 08:30 – 19: 30 arası açık. Girişi 12 Euro.
6- Galleria d’Arte Moderna
Roma’da Modern Sanat’a o kadar değer veriliyor ki, yukarıda anlattığım Ulusal galeri dışında, Roma şehrine ait ikinci bir Modern Sanat müzesi daha var. Yine 19. yy ve 20yy.’a ait 3bin’e yakın eserin bir kısmı Roma şehri tarafından koleksiyona eklenmek üzere satın alınmış veya sanat severler tarafından müzeye bağışlanmış. Müze açıldığı 1925 yılından itibaren pek çok defa yer değiştirmiş. Ancak 1995’ten beri Via Francesco Crispi’deki binasında. Burası Piazza Barberini’ye çok yakın, ziyaretinizi Palazzo Barberini ve Galleria Nazionale d’Arte Antica ile aynı güne denk getirmek kolaylık olur.
Galleria d’Arte Moderna’nın koleksiyonunda bulunan Amalia Goldmann Besso, Corinna Modigliani, Paola Consolo, Wanda Coen Biagini, Adriana Pincherle, Giacomo Balla ve Amelia Ambron’a ait portreler benzersiz ve çok etkileyiciydi.
Eğer yeni ressamlar tanımak, romantizim’den fütürizm’e farklı İtalyan ressamların işlerini görmek isterseniz bu müzeye en 1 saatinizi ayırın derim. Ama müzeler arasında seçim yapacaksanız burası en alt sıralarda olmalı. Giderseniz Onur’un Roma Kahve Molası yazısında önerdiği La Fenice’de espresso molası vermeyi unutmayın, tabiki barda!
Galleria d’Arte Moderna Pazartesi hariç her gün 10:00 – 18: 30 arası açık. Girişi 7,5 Euro.
7- Galleria Borghese
Merhaba Borghese, müsaitseniz yarın size gelmek istiyoruz! Dünya üzerine bu müzenin başka bir örneği daha yoktur herhalde. Sıraya girip, bilet alıyorsunuz, ama yarına, şanslıysanız yarın istediğiniz saat aralığına bilet bulabilirsiniz. Ertesi gün önden satın aldığınız bilet ile yine sıraya giriyorsunuz. Sizinle aynı bileti alanlarla birlikte odalara kabulünüz başlıyor, toplam 2 saatiniz var. Özetle Galleria Borghese spontane karar verip gideceğiniz bir müze değil, Vatican Müzesi gibi önceden on-line bilet almak, günü aldığınız biletin saatine göre planlamak gerek. Mesela şu an 15 Eylül Pazartesi 22:45, hemen Galleria Borghese’nin on-line bilet satış sitesine bakıyorum, 16 Eylül Salı 9:00, 11:00, 13:00, 15:00, 17:00 hepsi dolu, 17 Eylül Çarşamba tüm gün yine dolu sadece 17:00 boş, Bu galerinin şakası yok. Roma’daki en harika heykellerin, çeşmelerin sahibi Bernini’ye bir çeşit saygı duruşu olarak düşünebilirsiniz bu ziyareti. Nitekim Bernini’nin en muhteşem heykelleri burada.
Borghese ailesinin yükseliş hikayesi Marcantonio Borghese’nin 16.yy’da Siena’dan gelip Roma’ya yerleşmesiyle başlıyor. Marcantonio’nun oğlu Camillo’nun papa (Pope Paul V) olmasıyla zaten varlıklı ve güçlü olan aile atağa kalkıyor. Pope Paul V, kanatları altına aldığı yeğeni Scipione’ye hem Borghese adını kullanma hakkı veriyor hem de Kardinal olmasını sağlıyor. Scipione’nin aileye katkısı sanata olan aşırı düşkünlüğü oluyor. Bernini ve Caravaggio’nun işvereni olan Scipione Borghese (1577-1633), bugünkü eşsiz Borhgese koleksiyonunun mimarıdır. Scipione bizzat yaptırdığı eserlerin yanı sıra, satın alarak aile koleksiyonuna kattığı eserler ile de koleksiyonu güçlendirmiştir. Galleria Borghese’nin binası, Roma’nın en büyük 2. parkına da adını veren Villa Borghese’dir. Park bugün şehrin göbeğindeyken, o zamanlar sayfiye bölgesi olarak kullanılıyormuş. Galleria Borghese’ye gidişte veya dönüşte parkın içindeki Museo Borghese caddesinden yürümeli, parkın kokusunu bol bol ciğerlere doldurmalı.
Ailenin geleceğinde önemli bir diğer olay Camillo Borghese’nin 1803’te Napolyon’un kız kardeşi Pauline Bonaparte ile evlenmesi. Bir çok kişi buna Borghese ailesi için olumlu bir adım olarak bakabilir ama Fransa’ya damat olmak galeriden bazı eserlerin Louvre’a satılması ricasına “hayır” diyememeyi de berabernde getirmiş; Borghese Gladiator’ü gibi.
Borghese’de sizi içeri aldıkları ilk salonda Bernini’nin 1621’de yaptığı Rape of Proserpine görüp, heykelin etrafında 360 derece turlar atmak isteyeceksiniz. Unutmayın, içeri birlikte girdiğiniz grupla Borghese’de 2 saatiniz var. Ufak bir tavsiye, kalabalık Rape of Proserpine’e bakarkan siz hemen bir sonraki odaya geçin, herkesden önce, sakin sakin odaları gezmeye başlayın. Rape of Proserpine’in odası tenhalaşınca bol bol zaman ayırırsınız. İçeride Bernini’nin Truth Unveiled by Time, David ve Scipione heykelleri de var ama asıl başdöndürücü olan 1622’de yaptığı Apollo and Daphne. Rape of Proserpine ve Apollo and Daphne… Dünya gözüyle bu galeriye girmişken ikisine de bakın bakabildiğiniz kadar. Bernini’ye olan hayranlığınızı bizzat yüzüne söylemek isterseniz de dahi heykeltraşın oto-portresini bakmayı da unutmayın. (Evet! Pes ama resim de yapmış) Muhteşemler! Antonio Canova’nın Pauline Bonaparte heykeli de müzenin sembolü olan heykellerden.
Caravaggio’nun Boy with a Basket of Fruit, Young Sick Bacchus, Saint Jerome Writing ve David with the Head of Goliath resimlerine doya doya baktıktan sonra Raffaello, Peter Paul Rubens, Correggio, Veronese, Titian’a ve Mariano Rossi’nin 3 boyutlu tavan freskosuna 2 saat dolana kadar saygılarınızı sunabilirsiniz.
Galleria Borghese Pazartesi hariç her gün 09:00 – 19: 00 arası açık. Ancak yukarıda açıkladığım gibi, önceden yer garantilemek için 9:00, 11:00, 13:00, 15:00, 17:00 saatlerinden biri için bilet almanız gerekiyor. Girişi 11 Euro.
8- Fondazione Museo Roma (Palazzo Cipolla ve Palazzo Sciarra)
Roma’nin en yeni müzelerinden biri olan Fondazione Museo Roma 1999’dan beri Palazzo Cipolla ve Palazzo Sciarra sergi alanlarından 35’dan fazla geçici sergi sundu. Bu yaz yakaladığımız Warhol sergisi (18 Nisan-28 Eylül 2014) beni çok şaşırttı. Açıkçası bugüne kadar onlarca müzede yüzlerce Warhol eseri görmüş biri olarak, yeni bir şeyler görmeyi, Warhol’u yeniden keşfedercesine heyecanlanmayı hiç beklemiyordum. 150 eserden oluşan sergi, gecici sergi nasıl yapılır konusunda bir ders gibiydi. Warhol’dan önce Modigliani sergisi yapılmıştı aynı yerde, neler kaçırdığımı düşündükçe fenalaşıyorum. Warhol sergisi bu yılın başında Milona’daydı, orada da sergi bu kadar başarılı mıydı bilmiyorum, Milano’da ziyaret edenler olduysa fikirlerini bize söylesin. Warhol için ödediğimiz 15,5 Euro’luk bilet, bir alt kattaki Pop Icons sergisini de kapsıyordu. Fotoğrafçı Terry O’Neill’in 50 Pop İkonu fotoğrafı binanın alt katındaki banka kasası içinde sergileniyordu, harika bir deneğimdi. Roma ziyaretlerinizde Corso Caddesi’ni Popolo’dan Venezia’ya bir aşağı, bir yukarı arşınlayanlardansanız illa afişi görürsünüz, varsa sergi kaçırmazsınız ama yine de önceden Fondazione Museo Roma web sitesine bakmanızı tavsiye ederim, iyi bir şey varsa kaçmasın. Örneğin 11 Kasım’da başlayacak Norman Rockwell sergisi, sanatçının 100’den fazla eserini içerecek, üstelik bu eserler ilk kez Amerika dışına çıkıyor. 8 Şubat 2015’e kadar Roma’ya gideceklere duyurulur.
Warhol sergisi için Pazartesi 14:00 – 20:00, diğer günler 10:00 – 20:00 arası açıktı. Girişi 15,5 Euro’ydu ancak sergiye göre değişiklik gösterebilir. Web sitesinden kontrol etmeniz gerekir.
9- Scuderie del Quirinale
Quirinale Meydanı’ndaki 1700’lerden kalan bu harika bina restore edilmiş ve yine 1999’dan beri geçici sergilere ev sahipliği yapıyor. Terası ve manzarası da efsane olan bu müze geçici sergi konusunda Fondazione Museo Roma ile yarışıyor. Geçen yaz denk geldiğimiz Frida Kahlo sergisi (20 Mart – 31 Ağustos 2014) muhteşemdi. Warhol için söylediklerimle aynı, daha önce defalarca gördüğünüzü düşündüğünüz bir sanatçıyı o kadar çok yönlü ve çok sesli sunuyorlar ki, sanatçıyı anladığınızı düşünüyorsunuz. 2015’de Felemenk Rönesans ustası Memling ve Matisse sergisi olacak. Her Roma ziyaretinde bu müzede ne var web sitesinden kontrol etmek lazım.
Pazartesi hariç her gün 10:00 – 20:00 arası, Cuma – Cumartesi ise 22:30’a kadar açık. Girişi 12 Euro.
10-Vatikan Müzeleri ve Sistine Şapeli
Vatikan Müzelerini ve Sistine Şapeli’ne tek başlıkta yer vereceğime söz vermiştim. Kahramanım Michelangelo’yu ve şaherserini buraya 10. Madde olarak sıkıştırmam mümkün değil. Yazıyı ekleyince buradan yönlendirme bağnatısı ekleyeceğim. O zamana kadar Vatikan’ı, San Pieto Bazilikası’nı ve Meydanı’nı anlattığım yazıyı okuyabilirsiniz.
Pazar hariç her gün 10:00 – 18:00 arası açık. Girişi 16 Euro. Bilet mutlaka ama mutlaka önceden buradan online satın alınmalı.
2 comments
İyi günler
İtalyadaki müzelerde eserlerin hologramla sergilendiği müze var mı