Mimar Antoni Gaudi (1852-1926), gerçek bir Barselona aşığı, koyu bir Katolik ve milliyetçi bir Katalandı. Tam da Barselona’nın yeniliklere açık olduğu ve paralandığı bir dönemde, Gaudi yaratıcılığının zirvesindeydi. Bir şehir için ne büyük bir hediye!
Antoni Gaudi, hem Katalan Modernizmini hem de mimari anlamda Art Nouveau akımının en önemli temsilcisiydi. Gaudi yaratılmış olan her şeyden ilham aldı, hayvanlardan sebzelere kadar doğayı çok yakından izledi. Ve doğayla uyumlu olmak için elinden geleni yaptı.
Tüm bu uyum için çabalarken, bir Art Nouveau temsilcisi olarak da süslemelere, seramik, mozaik, vitray gibi renk oyunlarına da kendini kaptırdı.
Çöpe atılmış renkli şişelerden bir parkın tüm mozaiklerini yapmak tam da onun dehasına yakışır bir fikirdi.
Bitmeyen Kilise olarak tanınan La Sagrada Familia Gaudi’nin en ünlü projesiydi. Projeyi devraldığında henüz 30 yaşındaydı. 56 yaşından itibaren ise vaktinin tamamını kiliseye adadı. Yaşlandıkça daha da dindarlaşmıştı, yeteneğini ve yaratıcılığını Katalanlara eşsiz bir kilise hediye ederek taçlandırmak istiyordu. Belki kiliseye bu kadar kafayı takmasa, Barselona’ya daha fazla hediyeler bırakacaktı.
Gaudi 74 yaşına geldiğinde hala tüm enerjisini kusursuz kiliseyi yapmak için harcıyordu.
O gün kendisine tramvay çarptığında bir başka kiliseye günah çıkarmaya gidiyordu.
Üstü başı o kadar dağınıktı ki kimse onun ünlü mimar Gaudi olduğunu anlamadı. Onu evsiz biri zannettiler, yakınlarına geç haber verildi. Tıbbi müdahaleyi olması gerekenden çok geç aldı. Kazadan 3 gün sonra vefat etti.
Mimar olsam herhalde idolüm Gaudi olurdu ve her fırsatta Barselona’ya gitmek için can atardım.
Gaudi’nin Unesco tarafından Dünya Mirasları arasına alınmış 7 eserinin 7’si de Barselona’da.
Bence bunlardan 4’ü olmazsa olmaz, görmeden dönülmemesi gereken yapılar. İlgi duyanlar zaten her birine zaman ayırıp, tek tek gezeceklerdir. Ben bu mimari eserleri gezme konusunda biraz sıkıntılı olanlara tavsiyede bulunmak isterim.
Şimdi eğer Barselona ziyaretinizde bir Pazar gününüz varsa, bu Pazar gününü %100 Gaudi’nin günü yapın derim. Zaten dükkanlar kapalı, Gaudi’nin 4 şaheseri Park Güell, La Sagrada Familia, Casa Mila (La Pedrera) ve Casa Battlo ‘yu keşfetmek için harika bir gün.
Önce Park Güell’e gitmeli. Metro ile giderseniz çok yürüsünüz, şehrin kuzeyinde ve yüksekte. Taksiyle merkezden 15-20 Euro tutar, yüksekte olduğundan tüm Barselona’yı avucunuzun içinde görür, şehre de hakim olursunuz. Sonra La Sagrada Familia ‘ya gidersiniz, vaktiniz yoksa içine girmeniz şart değil, ama mutlaka etrafında yürüyün. Hemen önündeki parkta oturup kiliseyi seyredin, benim için de keyif yapın. Ben illa Gaudi’nin kabrini ziyaret edeceğim ya da bir mum yakacağım derseniz içeri girmelisiniz, iç mimarisi de muhteşem. Ben bu görkemli kiliseyi uzaktan seyretmeyi daha çok seviyorum.
Casa Mila ve Casa Battlo Passeig de Gracia’da, aynı cadde üzerinde zaten. Eğer çok yorulduysanız ya da bu gezmelerden fenalaştıysanız Casa Batllo’yu dışardan görmeniz kafi olabilir ama ne yapıp edip Casa Milo’ya diğer adıyla La Pedrera’ya girmeli, odalarını gezmeli, çatısına çıkmalısınız. Çok fenalaştıysanız Casa Battlo’yu atlayın demiştim, özellikle Casa Battlo’dan fazla fotoğraf ekliyorum, tembellik ederseniz neler kaçıracağınızı görün istedim :)
Bu 4 mimari eseri gezdiğinizde, kendinize iyi bir hediye vereceksiniz, ufkunuz açılacak, söz veriyorum!
1 comment