Milli Saraylar Resim Müzesi’nde önce üst katı geziyoruz. Alt kata indiğimizde bir güvenlik görevlisi güler yüzle bizi karşılıyor. “Hoşgeldiniz efendim, eğer sizi rahatsız etmeyeceksem üst katta sizi en çok etkileyen eseri sorabilir miyim?” Onur’la aynı anda cevap veriyoruz, karşısındaki pufta 10 dakika oturduğumuz resim belli : “Ayvazovski, Fırtınalı Denizde Kaza”. Görevli bize eliyle işaret ediyor, “harika bir seçim efendim”. Halıları kirlenmesin diye galoş giydiğiniz bir müze düşleyin, güvenlik görevlisi ile resim üzerine sohbet edebildiğiniz… İşte böyle harika bir yer burası.
Dolmabahçe Sarayı’nı defalarca ziyaret etmeme rağmen, sarayın iç bahçesinde neden gezinmemiştim acaba? Dolmabahçe Sarayı dış duvarları ile sarayın arasında kalan bu harika bahçede, Saat Müzesi, Harem Bahçesi gibi birden kendinizi tavşanın peşindeki Alice gibi hissedeceğiniz yerlerde neden sadece turistler geziniyor? Bir de turist gibi gezmeyi olumsuz bir bir sıfat gibi kullanır insanlar. O kural İstanbul’da islemiyor, keşke hepimiz İstanbul’da turist olmanın hakkını verebilsek. Ben yıllardır İstanbul’da nereyi keşfettim sansam, ancak bir Türk olarak keşfetmiş sayılırım, turistler çoktan müdavimi olmuş, Trip Advisor’da puanını vermiş bile oluyor.
Resim ve Heykel Müzesi ziyarete kapandığından beri bir İstanbullu olarak kendimi boynu bükük hissediyorum. Her gittiğim yeni şehirde haritada önce resim ve heykel müzesinin yerini ezberleyen ben, İstanbul’a ait bir koleksiyonun doya doya tanıdını çıkaramamış olmanın üzüntüsünü hep yaşamışımdır. Koleksiyonunda 10bin’den fazla resim var ama katalogunu hazırlayanlar dışında kimse o resimleri, heykelleri bir arada göremedi herhalde. Malum 2006’da Mimar Sinan Üniversite’si yönetimindeki müze boşaltıldı, Veliahd Dairesi olan bina Milli Saraylar’a Resim Müzesi yapılması üzere tahsis edildi. Resim ve Heykel Müzesi’yken çıkmayan bütçeler, bu yeni müze için çıkıverdi. MSGÜ Resim ve Heykel Müzesi ise Antrepo 5’deki yeni yerine taşınıyor. 2015’te bitmesi planlanan bina hakkında son bilgilere ulaşmak pek kolay değil, hatta müzenin adının ne olacağı, küratörlüğünü kimin yapacağı, hangi eserlerin ne şekilde sergileneceği bile hala meşhul. Hatırlarsanız 2014’de açılan 2 odalı minik sergi ile fazlasıyla heyecanlanmış, hemen bayaiyi.com ‘da yer vermiştik ama sonra arkası gelmedi. Bir de Cumhuriyet Dönemi ve ağırlıklı modern sanat koleksiyonunun “çağdaş sanat müzesi” isminin altını nasıl dolduracağı da tuhaf bir merak konusu. Antrepo 5 projesinin videosunu izlemek için tıklayın
MSGÜ Resim ve Heykel Müzesi’nin yeniden açılmasını beklerken, Veliahd Dairesi çoktan yenilendi ve Milli Saraylar Resim Müzesi açıldı. Bir resim aşığı olarak politikadan ve siyasi stratejilerden daha çok resimlerle ilgilendiğimi söylemek zorundayım. Dolmabahçe Sarayı’nı ziyaret eden tursitler mutlaka Milli Saraylar Resim Müzesi’ne yönlendiriliyor. Herkes için Osmanlı’nın son sarayını gezdikten sonra, bir zamanlar sarayda asılmış olan resimler veya saray ressamlarının yaptığı resimleri yani bir nevi Osmanlı Padişahlarının resim zevklini bir arada görmek çok büyüleyici olmalı.
Son bir senedir Beşiktaş sahilden ne zaman Ortaköy yönüne gitsek o küçük ok işaretini görüyor, Milli Saraylar Resim Müzesi denen aralıktan sağa kıvrılmak istiyoruz. Ama ya arabayla ya bisikletle yakalanıyoruz, olmadı Pazartesi Perşembe günlerine denk geliyoruz. Bu defa evden buraya gelmek için çıktık, Beşiktaş’ta arabayı park ettik, önce Deniz Müzesi’ne, sonra yürüyerek Milli Saraylar Resim Müzesi’ne. Bugün Milli Saraylar Resim Müzesi’ne ev sahipliği yapan bina, 1856 yılında Sarayın mimarları Garabet Amira Balyan ve Nigoğos Balyan tarafından tasarlanıp inşa edilmiş. Dolmabahçe Sayarı’nın bir parçası olan Veliahd Dairesi, aslında tek başına o kadar muhteşem bir bina ki, ancak Dolmabahçe Sarayı’nın hemen yanında olması bu kadar gölgede kalmasının bir açıklaması olabilir. Veliahd Dairesi, Aldülmecit Dönemi’nde veliahdların yaşadığı, eğitim gördüğü, bir nevi saray dışı yaşama adapte olduğu bölümmüş.
Binaya arkadan giriş yaptığınızdan, binanın en az önü kadar ihtişamlı arka bahçesinde büyüleniyorsunuz. Eğer ziyaretinin baharın başlangıcına denk gelirse bizim gibi manolya ağacının çiçeklerini açtığı harika manzaraya şahit olabilirsiniz. Instagram’da paylaştığımız bu video biraz ipucu verir eminim.
Milli Saraylar Resim Müzesi’nde resimler temalarına ve ressamlarına göre odalara ayrılmış durumda. Biz gezmeye üst kattan başladık. Üst katta 8 oda var; Saray Ressamları bölümünde Stanislaw Chlebowski, Luigi Acquarone ve Fausto Zonaro resimleri görülebilir. Oryantalist Ressamlar odası, Goupil Galerisinden satın alınan resimler odası, Abdülmecit Efendi odası, Osmalı’da Batılılaşma odaları ve Sultan Abdülmecit & Sutlan Abdülaziz odası üst kattaki diğer bölümler. Ama diğer 7 oda bir tarafa, Ayvazovski odası bir yana.BU oda hem oda dekorasyonu hem de ressamın yeteneği sebebiyle en büyüleyici oda bence. Bu odanın kendi adı var zaten; Merasim Odası. Ayvazovski resimlerinin bir bir önünen ürüyünce bir deniz yolculuğuna çıkmış gibi oluyorsunuz.
Giriş katında ise 5 oda var. Tarihi dönemlere göre ayrılmış 3 tane Türk Ressamlar odası var. 1870-1890 dönemi Türk Ressamlar odasında Şeker Ahmed Paşa, Süleyman Seyyid, Osman Hamdi Bey, Halil Paşa’nında resimleri var. 1890-1930 dönemi Türk Ressamlara ait 2 odada ise Hüseyin Zekai Paşa, Şevket Dağ, İbrahim Çallı, Hoca Ali Rıza, Hikmet Onat resimleri var. Yaver Ressamlar odasında Osman Nuri Paşa ve yine Şeker Ahmed Paşa resimleri bulunuyor. Bir de büyük oda, üst kattaki Ayvazovski salonunun altına denk gelen Portreler ve Tarihi Konulu Komposizyonlar & Osmanlı Sarayı’nda Manzara odası. Alt katın da en etkileyici odası burası. Resimlere bakarken bir taraftan muhteşem mimari eserleri farkediyor insan. Mesela daha önce gitmek isteyip hep ertelediğimiz Küçük Su Çeşmesi’ne bu salondaki resimleri görünce tez zamanda gitmeye karar verdik. Zonaro’nun da daha önce görmediğiniz harika resimleri vardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul Fethi betimlemeleri oldukça ilgi çekici. Müzede fotoğraf çekmek yasak olduğu için ilginç olan resimlerin fotoğraflarını bir bir paylaşamıyorum malesef. Yasağı kaldırıp müzenin daha çok fotoğraflanmasına ve eserlerin yayılmasına olanak tanımaları gerekiyor. Sonuçta bu bir geçici sergi değil, eser sahibi müze ve o müzenin tanıtımı için elden gelen yapılmalı. Malesef müzedeki resimler profesyonelce fotoğraflanıp sanat çevresine yayılmadığı için resimlerin internette fotoğraflarını bulmak da çok zor. Louvre, Moma, Orsay ve binlerce başka resim müzesinin bir bildiği var di mi?
Aldığım notlara bakarak özellikle gözden kaçırmamanızı tavsiye ettiğim birkaç resmi yazayım; Edouard Bernard Debat-Ponsan’dan Saçını Tarayan Çingene Kız (1891), Gustave Boulanger’den Pompei’den İç Görünüm (1875), Adolphe Schreyer’den Arap Süvarisi ve Gün Batımında Eflak Arabası (tarihler belirtilmemiş), , Pierre Desire Guillemet’den Sultan Abdülaziz (1873), M. La Bony Osman Hamdi Bey (1906) , Diyarbakırlı Tahsin’den Osmanlı Donanması (tarih belirtilmemiş), Adolf Kaufmann’dan Peysaj (1887) ve Jean – Leon Gerome’dan Mısır’da Kahve isimli bir resim. Gerome, Paris Goupil Galerisi’ndeki vasat resimler için Osmanlı’ya para harcatmak yerine, kendi şaheserlerinden birini layık görseymiş daha iyi olurmuş tabi. Ivan Konstantinoviç Ayvazovski’nin ise insanı kendine hayran bırakan Fırtınalı Denizde Kaza (1874) , Sarayburnu (1874) ve Osmanlı Donanması (1874) resimleri görmeden çıkmayın diyeceğim etkileyici resimler.
Ayvazovski’nin asıl ismi Ivan Konstantinovich Aivazovsky (1817-1900). Rus Romantik ressam, dünyanın gelmiş geçmiş en önemli deniz ressamlarından biri sayılıyor. Yaşamı boyunca yaptığı 5bin’den fazla resimle olağanüstü üretken bir sanatçı olduğu söylenebilir. Avyazovski yaşamı boyunca 4 defa İstanbul’a gelmiş. 1845’de Sultan Abdülmecit tarafından Beylerbeyi Sarayı’nda ağırlanmış. 1858’de geldiğinde Sultan’a sunduğu resim ile “Nişân-ı Âlî” ile ödüllendirilmiş. 1874’de Kuruçeşme’de 1 ay kalmış ve Sultan Abdülaziz’in sipariş ettiği resimleri hazırlamış. 30 siparişten biri Sultan’ın portresi olmak üzere 6’sını tamamlamış, Osmanî Nişânı ile ödüllendirilmiş. 1874’teki son ziyaretinde ise bu defa II:Abdülhamid’in huzuruna çıkıp 2 resim sunmıuş ve Mecidî Nişân’ı ile ödüllendirlmiş. Ressamın tam bir Osmanlı dostu olduğu söylenebilir. İstanbul’a Milli Saraylar Müzesi’ndeki Fırtınalı Denizde Kaza / Shipwreck in Stormy Sea 1874 resmi belki de ressamın en muhteşem fırtına resimlerinden biri ama dünyadaki Avyazovski hayranları bu resimden bi haber bile olabilir. Milli Saraylar Resim Müzesi belki henüz yeni ama yine de ressama müzenin en önemli odası adanmış durumda. Webde araştrma yaptığınızda Avyazovski’nin resimlerinde en önemli koleksiyonlar Rusya, Ukrayna ve Ermenistan’da görünüyor. Umarım ressamın hayranları İstanbul’daki bu değerli koleksiyonu da keşfederler.
Tüm müzede şaheser sınıfında kaç resim var derseniz bence sadece bir tane, o da Ayvazovski’nin Fırtınalı Denizde Kaza resmi. Diğer resimler öyle çok muhteşem olmasa da bir bütünlüğü temsil ettiği için bence çok değerli. Bu müzeyi gezdiğinizde Osmanlı’nın resim ve sanatdan ne anladığını görebiliyor, saray ressamlarının neyi konu ettiğinden gündemi ve dahası sarayda çok önemli yer tutan hikayeleri, şahısları ve mimarileri görmüş oluyorsunuz. Tematik olarak çok değerli bir müze omuş.
Müzede iki katı bitirdikten sonra, bu harika tecrübeyi müze dükkanındaki kitapları karıştırıp, müze kahvesinde birer Türk Kahvesi içip, ön bahçeyi gezerek tamamlamalı.
Milli Saraylar Resim Müzesi ziyaret saatleri ve ücreti
Pazartesi ve Perşembe kapalı, diğer her gün 09:00 – 17:00 arası açık. Giriş 5 TL.
4 comments
Bilgilendirmeniz için çok teşekkürler