Ressam : Marcel Duchamp (1887-1968)
Resmin Adı : Nude Descending a Staircase, No. 2 (1912)
Nerede : Philadelphia Museum of Art, Philadelphia, ABD
Boyutu : 147 cm x 89,2 cm
Fransız sanatçı Duchamp ortaya koyduğu eserleriyle dadaist, sürrealist ve kübist olarak sınıflandırılmaya çalışıldı, aslında O “kavramsal sanat” akımın yolunu açandı. Resim yeteneği ailesinden geliyordu. Ancak karakteri o kadar aykırıydı ki, bunu sanatına yansıtmaması kaçınılmaz oldu.
“Merdivenden İnen Çıplak” resmini, kübistlerin koyduğu nü ve hareket halinde obje resmetmeyi yasaklayan kurala karşı, inadına yaptı. Resim kübistler ve Bağımsızlar Salonu’nun jürileri tarafından sansürlendi. Onlara göre bir nü asla merdiven inmezdi. Jüri arasında bulunan iki erkek kardeşini bu sansürden dolayı asla affetmedi.
1919’da Mona Lisa kartpostalını alıp ona bıyık ve sakal yaptı, altına yazdığı baş harfler L.H.O.O.Q. Fransızca okunduğunda “poposu güzelmiş” anlamına gelen bir deyimdi. 1917’de mağazadan satın aldığı bir pisuarı 180 derece çevirip “fountain – çeşme” olarak sundu. Bu eser 2004 yılında İngiltere’de 20. yüzyılın en etkileyici eseri seçildi. Biri “çeşme” eserine önce işeyip, sonra da çekiçle saldırınca tutuklandı. Saldırgan bunun bir performans gösterisi olduğunu, Duchamp hayatta olsa beğeneceğini iddia etti! Bireysel anarşizmin, vandalizm ile karıştırıldığı anlardan biri…
Fountain, 1917 L.H.O.O.Q., 1919
2005’te Pompidou’daki dadaizm sergisinde Çeşme’yi ilk kez görmüştüm, “bu ne rezalet” dediğimi hatırlıyorum. Nitekim bu tip eserler ilk bakışta inanılmaz itici ve aykırı. O yıllarda kavramsal sanata karşı algıları açık olmayan ben, Duchamp’ın yapmaya çalıştığını da kavrayamamıştım. Duchamp, sanatın göze hitap etme kaygısını eleştiriyordu, sanatın zihni zorlayan fikirler sergilemesi gerektiğini düşünüyordu. İroniler ve parodiler onun vazgeçilmeziydi, 1900’lerin başında Paris sanat dünyasını resmen tek başına trolledi.
Kadın kılığına girip, fotoğraflar çektirdi, kendine Rrose Selavy adını vermişti.
Onun derdi aykırılık olsun diye saçmalamak değildi. Güzel sanatların, göze hitap etmesi onun için yeterli olamazdı, zihne de birşeyler anlatması gerekiyordu. Objeleri yaygın kullanım alanları içinde ezberleyip obje ile işlevini bir tutuyorduk, aynı objeyi farklı bir işlevde görmek de kavram kargaşası yaratıyordu elbette. Sanata her şey konu olabilirdi, sınırlandırma olmamalıydı. Kafamızdaki “güzel” algısından kurtulmamız gerekiyordu. Nefret ya da takdir, gördüğü ilgi iki uçtaydı ama popüler olduğu kesindi.
Yine de emeklilik yaşı gelmiş edasıyla 36 yaşındayken sanatı bıraktığını açıkladı, satranç oynayacaktı. Hobi zannetmeyin, her tuttuğunu koparan Duchamp satranç olimpiyatlarından Fransa takımındaydı. Başka sanatçılar için sergiler düzenledi, tabiki normal sergiler değildi; tüm ışıkların kapalı olup, davetlilerin el feneri ile dolaşıp eserleri incelemeye çalıştıkları cinsten sergiler. 1942’de New York’a taşındı, sonrasında Amerikan vatandaşı oldu. Amerikalılar ondan Fransa doğumlu Amerikalı sanatçı olarak bahsetmeyi çok severler.
Sanat çevresinin tam ortasında yer aldı ama emeklilik kararının arkasında görünüyordu, yeni eser ortaya koymadı. 1968’de vefat etti ama arkasında bir sürpriz bırakarak. Çalışmadığını söylediği süre boyunca gizlice röntgencilik hissini vurguladığı “Etant donnes”projesi üzerinde çalışmıştı. Bıraktığı talimatlarla bu en ünlü eseri hazırlandı ve vefatından 1 yıl sonra sergilendi.
Günde 1 Resim, 46. gün, 11 Nisan 2011
Sevgiler, Oylum Yüksel