“Yediğin içtiğin senin olsun, bana gezip gördüklerini anlat” der annem hep, ben de seyahatlerin yemekle ilgili kısmını abartmadan az az anlatmaya, pek fotoğrafını çekmemeye şartlanmışımdır. Hem o anda canı isteyip, yiyemeyecek olan birine niye anlatasın ki? Amaç ne? Uzun zamandır ertelediğimiz Gaziantep seyahatine çıkmaya karar verince, Gaziantep’i iyi bilen dostlarımızdan tavsiyeler yağmaya başladı. Burada bunu ye, şurada şunu ye, aman şu saatten önce git, biter bak yiyemezsin… Çok bilmiş olduğum için hiçbirini dikkatle dinlemedim, e-maileri okumadım. Biz Zeugma’ya, Göbeklitepe’ye gidiyoruz herhalde, kültür turizmi bizimki, obur turizm değil!
Az önce sordum ya, amaç ne? Amaç açık ve net, obur turizm! Evet itiraf ediyorum; Gaziantep’te nasıl ki bir Zeugma gerçeği var, bir Beyran, bir Ali Nazik, bir baklava gerçeği de var, kulak tıkamamak lazım. Gaziantep’te gördüklerimizi, affınıza sığınarak yediğimiz içtiğimizi de araya katarak anlatacağız.
İstanbul’dan Gaziantep’e Ulaşım ve Araç Kiralama
Onur’un uçakla arasının iyi olmadığından bahsetmiştim. O Budapeşte için bile “otomobille kaç saat” diye Google Maps’e bakıyor. Gaziantep’e sadece 3 gün için gideceğimizden uçakla gidip, arabayı havalimanında kiralamaya karar verdik. Gaziantep’e THY, Pegasus, Atlas, Anadolu Jet, Onur Air tüm havayolları uçuyor. Biz saatlerini daha uygun bulduğumuz için İstanbul’dan THY ile Cuma sabahı 05:00’te uçtuk, Pazar gece 23:00 uçağı ile döndük, böylece dolu dolu 3 tam gün geçirdik, 2 gece konakladık.
İstanbul-Gaziantep arası 1 saat 35 dakika. Mevsim ilkbahar olduğundan, uçaktan Gaziantep şaşırtıcı şekilde yemyeşil görünüyordu. Uçakta cam kenarı oturursanız Tuz Gölü de dahil, seyredecek bir sürü güzel manzara var.
Gaziantep Havalimanı’nda otomobil kiralama hizmeti veren 6 firma var, hepsi burada listeli. Web’de “bu ve benzeri araç” diyen bir iki link gezip fiyatlara aşina olduktan sonra, markayı garantilemek için National Car’ı aradık. Günlüğü 80TL’ye Clio, 100TL’ye Fluence vardı. Cuma sabah 06:30’dan Pazar 22:30’a 3 gün için 300TL ödeyip Fluence kiraladık. Otomobillerin seyahatlerdeki en iyi avantajlarından biri de telefon şarjı, varsa şarj/çakmak bağlantınız, yanınıza almayı unutmayın.
Tahmis Kahvesi
Uçaktan in, otomobil kiralama işlemleri, havalimanından şehre gel, park et derken, 1 saat içinde Tahmis Kahvesi’nde, meşhur Menengiç Kahvesi’ni tatmak üzere yerlerimizi almıştık. Gaziantep’te güne başlamak için ne harika bir yer. Buraya bir daha Pazar akşam gelip, tamamen bambaşka bir yüzünü görecektik. Benim favorim elbette kahvede sadece bizim olduğumuz bu sabah vaktiydi. “Ah şu televizyon sesi de olmasa :)” demişim, tek derdimiz bu olmuş, şimdi Instagram’da yazdıklarımızdan bakınca gördüm. Tahmis Kahvesi’nin tabelasında 1635 yazıyor. 1900’lerin başında bir yangında bina çok hasar almış. Sonra restore edilmiş. Çok zevkli görkemli bir kahve. Tahmis Kahvesi şehir içinde tarihi yerlerle birlikte, kahverengi renkli yön tabelalarıyla gösteriliyor. Şehrin baya sevip saydığı bir mekân. Sonradan Gaziantepli kiminle konuşsak “Tahmis’e gittiniz di mi?” diye bizi kontrol etti, “gittik gittik, bayıldık” dedik hepsine! Kimse orayı görmeden ayrılalım istemiyor, çok güzel bir sahiplenme. Tahmis’in meşhur içeceği “Menengiç Kahvesi”. Menengiç, bölgede yetişen yabani fıstık diyebileceğimiz Çitlenbikten yapılıyor. Kahve yerine çitlembik kavruluyor. Bunu bilmeden içtiğim için bana tadı çok tuhaf geldi, sonuçta kahve ile alakası yok ama önemli olan böyle harika bir ortamda bu değişik ve yöresel lezzeti tatmaktı. Menengiç kahvesinin kansere ve yaşlanmaya karşı çok faydalı olduğu söyleniyor, gitmişken için içebildiğiniz kadar, kar kardır :) Sabah o saatte yiyecek bir şey yoktu kahvede, kahvenin yanında yemiş türü çerezler getirdiler, onlardan yedik, çıtladık. Zeugma’ya ilk girenlerden olmak istediğimizden 08:30’da ayrıldık mekandan.
Zeugma Müzesi
Otele Zeugma’dan sonra gider, çantaları bırakırız dedik, nasıl olsa bagajdalar, rahatız. Ayağımızın tozuya Türkiye’nin gözbebeği Zeugma’nın kapısındayız, açılmasını bekliyoruz. 360 derece kameralı web siteleriyle Zeugma’yı Onur da ben de defalarca tavaf etmiştik ama o mimarinin içinde olmak elbette çok farklı. Müze Pazartesi hariç her gün 09:00’da açılıyor. Tavsiyemiz müzeye en azından 2 saat ayırmanız ve çıkışında aç olacağınız bir zamanlamaya denk getirmeniz. Meşhur Halil Usta müzenin hemen iki sokak üstünde. Şehitkamil mahallesine gelmişken hem Zeugma hem de Halil Usta’yı ziyaret etmek baya akıllıca olur, diğer yerlere göre baya terste kalıyor. Biz öyle yapmadık, saçma oldu.
Zeugma’da Müze Kart geçerli, inatla Müze Kart almayan varsa kapıda 10TL ödemeli. Audio rehberi kesinlikle almalısınız, bu mozaiklerin gerçekten anlatılmaya ihtiyacı var, resim ya da heykel gibi düşünmemeli. Audio rehber alırsanız harika bilgiler öğrenir ve Zeugma’daki yaşamın ihtişamını çok daha iyi anlarsınız. Örneğin siz mozaiklerin bazı bölümlerinde kaymalar görünüyorsunuz, kusur sanabilirsiniz bunu ama hâlbuki bu üzerinde su olduğunda dalgalanma efekti versin diye ustalıkla yapılmış bir kayma. Bu tip bilgileri ancak kulaklık alırsanız edinirsiniz.
Zeugma Müzesi 2011 yılında açıldı. Gaziantep Arkeoloji Müzesi’ndekiler de buraya taşındı. Sergi alanı 7bin metrekare ’den fazla. Işık fotoğraf çekmek için çok kötü ancak gezmek için harika. Mozaiklerin karşısında tek tek dikilmek ve hikâyelerini dinlemek benzersiz bir tecrübe.
Zeugma, Gaziantep’e bağlı Belkıs ilçesinde bulunan antik kentin ismi. MÖ.300 yılında Büyük İskender’in generali Selevkos I Nikator kurmuş bu kenti. MS.1.yy’da kent Roma İmparatorluğuna geçmiş ve adı Zeugma olmuş. Zeugma’nın anlamı “köprü”. Düşmanı, istilası eksik olmayan Zeugma 7. yy’a kadar ayakta kalmış ama sonra terk edilmiş. Bugün Zeugma Müzesi’nde görebildiğimiz mozaikler, kaçakçılar tarafından talan edilenler ve Birecik Barajı’nın suları altında bekleyenler dışında elde kalan ne varsa onlar. Zeugma kazılarıyla ilgili detaylı ve teknik bilgi isterseniz zeugmaarchproject.com ‘da bulabilirsiniz.
Mozaiklerin bütün olarak sergilediği ahenge aşinayız, Efes’te, Bergama’da,İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde Anadolu’ya ait pek çok mozaik gördük sonuçta ama nasıl desem, arada şöyle bir fark var… Sanki Zeugma’dakileri Michelangelo ya da Da Vinci yapmış gibi. Portreler, ifadeler çok başarılı, zaten ortada bir “Çingene Kızı” mozaiği gerçeği var. Leonardo da Vinci’nin fırçayla yaptığını, ismi bilinmeyen bir başka deha küçük taş parçalarıyla yapmış düşünün. Mozaik bulunduğunda arkeologlar küpeli olarak düşündükleri kızın dağınıklığından ve çingene havasından etkileniyorlar, kendi aralarında bahsederken Çingene Kız diyorlar ve bu isim yapışıp kalıyor. Halbuki Çingene Kız mozaiğindeki kişinin ne cinsiyeti, ne adı belli. MS 2.-3. yüzyıla tarihlenen Çingene Kızı Mozaiği önünde yığılma olduğu için küçük bir tünel hazırlamışlar, bir taraftan giriş, bir taraftan çıkış var. Herkes sırayla, karartılmış güzel bir ortamda doyasıya bakabiliyor. Tıpkı Mona Lisa gibi gözleriyle sizi takip ediyor ve tıpkı onun gibi minicik cüssesi ile tüm ilgiyi üzerine topluyor.
Zeugma’nın hala Unesco adayları içinde olup, koruma listesine alınmaması Unesco için utanç verici bir durum bence. Zeugma’daki mozaiklerin sadece 1 tanesi için Amerika da İngiltere de müze inşa eder, bütün dünyaya pazarlardı. Bizim yöneticilerimiz ise hala bilmem kim elçi geldi büyülendi, yabancı gazeteci geldi çok beğendi gibi şeylerle avunuyor. Tabi ki beğenecek! Bize beğenecek biri değil, daha ünlü olmasını sağlayacak etiketler, pazarlama adımları lazım.
Hemen girişteki duvarda sizi karşılayan Okeanos ve Tethys Mozaiği, MS 2-3.yy ‘dan. Yengeç kıskaçlı Irmak tanrısı Okeanos ve alnı kanatlı karısı Tethys birleşerek denizlerin verimliliğini arttırıyorlar.
1994’te tarihi eser kaçakçıları tarafından çalınmak üzereyken son anda kurtarılan Telete Mevsimler Mozaiği, sol alt köşedeki Bahar Tanrıçası Ear.
İmam Çağdaş
Konaklama için Anadolu Evleri’ni tercih etmiştik, adres tarifinde İmam Çağdaş’ın hemen arkası, garsonlara sorun gösterirler yazmışlardı. Biz de Zeugma çıkışı acıkınca kendimizi hemen İmam Çağdaş’a attık. İmam Çağdaş ismini çok iyi biliyoruz elbette, yılların kulak dolgunluğu var ama bir taraftan da pek dikkatli dinlemediğim tavsiyeler arasında baklavayı asıl İmam Çağdaş’ta değil de şurada, kebabı asıl İmam Çağdaş’ta değil de şurada gibi bir sürü de öneri var. “Şurada” derken ne dediklerini hatırlamıyorum ama İmam Çağdaş’ın tavsiye edilmediğine eminim. Nitekim bu bilgiler sebebiyle biraz turistik, biraz köhne, biraz ünden gelen şımarmışlık, özensizlik falan bekliyordum. İmam Çağdaş’ta inanılmaz bir kalabalık vardı, biz de öğle saatinden dolayı diye düşündük, meğer günün her saati böyleymiş. İleriki günlerde kendimizi İmam Çağdaş’tan çıkaramayınca, bunu bizzat kendi gözlerimizle görecektik.
Üst kata çıktık. Üst katta hem daha az uğultu var hem de yukarıdan aşağıdaki telaşı, giren çıkanı ve yediklerini gözetlemek çok eğlenceli. Aşağı bakan masalardan birine oturmanızı tavsiye ederiz. Garson geldi, “ne yersiniz” dedi, öyle kibar, öyle güler yüzlü ki. Biz de kendi aramızda kebap tabi ama ne kebabı söylesek ki diye bakışırken, ben lafa daldım. Garsona, “Gaziantep’e bu sabah geldik, henüz hiçbir şey yemedik. Burada ne yersek Gaziantep’i böyle bileceğiz, lezzetli mi, değil mi burada anlayacağız. Şimdi ne yiyelim siz bize söyleyin, olur mu” dedim. Aslında böyle yazınca ukala gibi oluyor ama bunu gülümseyen gözlerle gayet tatlı tatlı söyledim. İyi ki de böyle söylemişim, garson aldı eline sazı, keyifle saymaya başladı; “Şimdi size önden fındık lahmacun getiriyorum, sonra azar kıyma kebabı ve küşleme karışık Ali Nazik yaptırayım, kebabı ortaya karışık yaptırıyorum, küşleme de ekleriz ona. Siz bir yiyin, sonrasına bakarız” dedi. Biz bir “rap” performansı dinlemişe döndük, 4 kişiydik, hiç itiraz etmedik. Sonrasında şov başladı.
Çıtır çıtır bir lahmacun, ne fındığı, bildiğimiz kocaman lahmacun. Onlar sebzeli diyor, içinde soğan yerine sarımsak var, bıçak kıyması, domates, maydanoz, yeşil biber, kırmızı biber var içinde. Nefis, hemen hüpledik ama sanki hiçbir şey yemedik. O esnada Ali Nazik geldi, nasıl bir sarımsak kokusu anlatamam, mis gibi, buram buram. Gaziantep’te ay ayıp olmasın durumu yok, herkes her an dalıyor sarımsak ve soğana, dalmayan kendi kaybeder. Ali Nazik’i ister kıyma kebaptan, isterseniz eti sadece küşlemeden servis edilecek şekilde sipariş verebilirsiniz, karışık ve azar olan en iyi seçimdi bence, garsonumuz sağolsun. Sonra ortaya koca bir tepsi geldi. Daha birkaç gün önce Bayaiyi’nin Instagram’ı koyduğumuz malta eriği fotoğrafından sonra herkes kebabı nefis olur demişti. Tam da mevsimindeyiz ya, önümüze malta eriği yani yeni dünya kebabı geliverdi, keyfimize diyecek yok. Zaten malta gibi antioksidan olan meyveleri kebap gibi ızgara pişen yiyeceklerle tüketmek, ızgara zararını minimize etmek için pahabiçilmez bir formül. Patlıcanlar, küşleme, kıyma kebabı, tavuk… Evet resmen İstanbul’da kendimize kıyıp yiyemediğimiz tavuk of off nasıl lezzet anlatamam. Baya inliyoruz, hmm, nmmm, off, namm, nummm, yummm, çok sesli koro vaziyetteyiz. Taktik olarak, hiç pide yemedim, amacım Gaziantep seyahati boyunca ekmek yerine lahmacun, pide yerine et yemek, tatlıya yer bırakmak.
Cennet ‘ten bildiriyorum
İmam Çağdaş’ta tatlı yediğimiz an ışınlandığımız yer Cennet’ten başka bir kelimeyle ifade edilemez. “Özel Kare Dilim” bunu lütfen aklınızda tutun, baklava falan değil, havuç değil, şöbiyet değil. Bu artık “hmm, yumm, nefis” ile tarif edilecek gibi değil, küfür ettirir insana “oha, çüş, yok artık” Biz Türküz, çok sevince çaresizlikten küfür ederiz, siz anladınız neler söylemiş olabileceğimizi. Bunca yemeğin üstüne 1’er adet “Özel Kare Dilim” yedik, 1’er porsiyon değil aman, porsiyonda 3 tane var. Çok hafif olduğu için insan kendini frenleyemeyebilir, 1 kilo bile yiyebilir. Sonraki günler nasıl söylesem, belli belirsiz, her an aklımda “Özel Kare Dilim”’in görüntüsü, telefonda çektiğim “Özel Kare Dilim” fotoğraflarına bakmalar, saat kaçta gitsek de yesek planları, her şey bulanık ama tekrar “Özel Kare Dilim” yiyince hayata yeniden geri dönmek, görüntülerin netleşmesi gibi. Gerçek bir aşk! Baya Gaziantep’teki günlerimin “Özel Kare Dilim” hayaliyle geçtiğini itiraf etmek zorundayım. Şu anda da Gaziantep denince, ilk aklıma gelen bu oluyor. Halbuki ben şerbetli tatlılarla hiç arası olmayan, şekeri zararlı bulduğumdan ağzıma sürmek istemeyen, İstanbul’da çok çok 3 ayda bir kendine Karaköy Güllüoğlu’nde kadayıf kaçamağı yapan biriyim. Bu yediğim en iyi baklava değil, en iyi tatlı değil, açık ara hayatımda tattığım en müthiş lezzet, tüm yiyecekler arasında 1 numara. Şerbet gram yok, şeker baygınığı hiç yok, o fıstık bildiğimiz Antep Fıstığı değil, hepsi başka türlü.
Özel Kare Dilim Portre
Cennet’ten “Özel Kare Dilim”in fotoğrafını paylaşınca, o daha önce bahsedilen ama adını unuttuğum mekânı hemen hatırlattılar. “Siz bir de Koçak’ta yiyin”. Heh, Koçak, işte şimdi ilgim, alakam tamamen bu konuda. Koçaksa Koçak, bundan daha iyi bir lezzet hayal edemiyorum ya, madem var diyorsunuz hemen gideriz. Obur turizm açıldı, hayırlı olsun.
Anadolu Evleri
İmam Çağdaş’tan Anadolu Evleri’ni aradık, yeri öğrendik. Hem check-in yapalım, hem arabayı otele park edelim. Bugünün kalanında bir daha ihtiyacımız olmayacak nasılsa. Diğer 2 arkadaşımız başka otelde yer bulabildi, yarım saate tekrar buluşuruz dedik. Otelin yöneticisi Zeynel Bey bizi karşıladı. Meğer şans eseri biz Booking.com ‘dan rezervasyon yaptığımızda, kendisi o son odayı bir dakika önce sisteme koymuş, biz de rezervasyon yapmışız hemen, 1 dk önce baksak yer yok diye başka yer arayacaktık muhtemelen. Çok Gezenler Kulübü’nün ve Bahar Akıncı’nın bizzat tavsiyesiydi. 10 defa daha Gaziantep’e gitsek yine burada kalırız. Avlu, birinin içinden geçen mimari, dekorasyon her şey o kadar zevkli ki, bir de Zeynel Bey var işin içinde, ne sorsanız anlatıyor, tavsiye vermekten çekinmiyor. Antep’e gidip plaza tipli camı açılmayan otellerde kalmak için delirmiş olmak lazım. Biz Booking.com üzerinden 2 gece 2 kişi 376TL ödeyerek kiralamışız. Alt katta, az ışık alan ama zevkli bir odaya yerleştik. Son dakika rezervasyonlarında bir iptal yaşamışlar, daha yerleşirken Zeynel Bey sizi yarın daha iyi bir odaya taşıyacağım dedi. Bir otelden alabileceğiniz en iyi ikram bu olsa gerek.
Anadolu Evleri’nde ortak alan, kış bahçesi
Anadolu Evleri’nde odamızdan detaylar
Anadolu Evleri’nde uyananlar bu videodaki seslere aşinadır :)
Bey Mahallesi ve Oyuncak Müzesi
İmam Çağdaş’ın bulunduğu Uzun Çarşı mevkiinden, Bey Mahallesi’ne yürüyünce aslında Gaziantep’in Şahinbey mahallesine yani tarihi merkezine baya hakim oluyor insan. Etrafı seyrede seyrede iyi bir yürüyüş yaptık. Atatürk’ün nüfus cüzdanı Bey Mahallesi’ne kayıtlı, bir mahalle için daha gurur verici ne olabilir ki! Onlar da Atatürk’e bir teşekkür olarak Bey Mahallesi’ndeki geleneksel Gaziantep evlerinden birini Atatürk Müzesi haline getirmişler.
Bey Mahallesi’nde evler restore ediliyor, evlerin iç bahçeleri yavaş yavaş cafe-restorana döndürülüyor, kapıları açılıyor. Sokakları çok yakında yaşam fışkıran, sanat galerileri dolu harika bir ortam olacak belli ki. Ama daha yerleşmesine birkaç sene vakit var. Henüz tam olmamış.
Oyun ve Oyuncak Müzesi Bey Mahallesi’nde restore edilen 3 katlı binada kurulmuş. 1700-1970 yıllarına ait el yapımı 600’e yakın oyuncak var. Özellikle Japon ve Alman oyuncakları nefes kesici. Doll House’ların her biri şaheser, bu tip oyuncakları seviyorsanız saatlerce vakit geçirebilirsiniz. Alt kattaki mağarada ise dünya çocukları, yöresel oyuncakları ve kıyafetleriyle etnografya müzelerindeki gibi geleneksel olarak tasvir edilmiş. Ortam sebebiyle biraz ürkütücü, oldukça havasız ama ilginç bir sergi şekli. Mağarayı görmeden, ayrılmamak lazım. Oyuncak Müzesi her gün 08.30 – 17.30 arası açık. Belediyeye ait olduğundan girişi ücretsiz, sadece girişte isim telefon alıyorlar kayıt için.
Bakırcılar Çarşısı, Zincirli Bedesten
Etraf o kadar güzel ki. Biz televizyon, yerli dizi izleyen insanlar da olmadığımız için gördüğümüz her şey çok otantik, çok ilginç geliyor. Gaziantep’te kime bir şey sorsak, girip bir şey almadan çıktığımız dükkanlar da dahil herkes inanılmaz güler yüzlü, sevecen. Baya mutlu insanlar şehri burası diye düşünüyoruz. Çocuklar da mutlu, yaşlılar da. Hanlar arası eşya taşıyan küfeciler bile mutlu. Şikâyet eden, kaşları çatık insan yok resmen. Film seti gibi. Burada gezinmek, insanlarla sohbet etmek çok keyifli, mutluluğu bulaştırıyorlar resmen. Fotoğraf çekiyorsun, ne çekiyorsun diyen yok, alışıklar, çek çek keyfine bak diyorlar. Bakır ev eşyası sevenler varsa bu çarşıda kendinden geçecektir. Ucuz mal bulursanız sevinmeyin, hediyelik eşya olarak talep olduğu için el yapımı olmayan, bakır olmayan versiyonlar da var, biz küçük de olsa gerçek bakır ve el yapımı olanlardan bulmaya çalıştık. Zaten bakırcı ustaları izleyince, bakır işlemedeki emeği görünce, sahtesine ve ucuzuna eliniz gitmez.
Bu da Bakırcılar Çarşısı’nın sesi :)
Bayaz Han
Gaziantep’te içkili mekâna rastlamadık, kebap yerken bir de rakı açalım durumu yok şehirde. Bayaz Han ille de alkol olsun diyenlerdenseniz konforlu bir seçenek. 4 yanı duvarla çevrili dev bir iç bahçe var burada, birkaç restoranın paylaştığı bir avlu gibi. Girişi güvenlikli. Meyhanesi ve restoranlarında keyif yapabiliriz. Biz bütün gün yediklerimizin şokunu atlatamadığımız ve hala Koçak’a gitme planımız olduğu için salata yedik.
Koçak
Kulağımda Yüzüklerin Efendisi filminde Frodo’ya fısıldayan yüzük gibi, arkadaşların tavsiyeleri… “Sen asıl Koçak’da ye”, “Koçak var ya Koçak, off”… Merkezin bu saatte kapalı olacağını söylemişlerdi, biz de şubeyi telefonla aradık. Açıkmış, Bayaz Han’dan yürünür mü dedik, biraz sürer ama yürünür deyip tarif ettiler telefonda. Koçak’ta hemen dipteki koltuklu büyük masaya kurulduk. Ben yine kendimi tutamayıp söze girdim; “Şimdi biz bugün İmam Çağdaş’ta Özel Kare diye bir baklava yedik, bayıldık, bittik, cennet bu dedik. Arkadaşlarımız da bize dedi ki siz asıl Koçak’a gidin, en iyisi odur. Bu durumda bize burada ne yedireceksin?” Garsonun gözü parladı, ben o zaman size bir kare baklava, bir şöbiyet bir de özel şöbiyet getireyim. Yok çok fazla olur hepsi diyecek olduk, sonra dünyaya geliyorsun bir yere, ye yiyebildiğin kadar iç sesiyle telkin edildik. Nefis! Muhteşem! İstanbul’da benzerini yemek mümkün mü, kesinlikle hayır! İstanbul’dakilerin en iyisi 1 puansa, Koçak 3 puan, ama İmam Çağdaş Öze Kare Dilim 10 puan. Kimse, hiçbir lezzet, hiçbir tat yanına yaklaşamadı. Bu konuda 4 kişi de aynı fikirdeyiz. Kendimiz bahane bulmaya çalıştık, acaba saat geç diye mi çok beğenmedik, acaba şubesi mi iyi değil, acaba garson tecrübesizdi kötü seçim mi yaptı. Bilmiyoruz ki… “İmam Çağdaş mı, Koçak mı?” sorusu, Gaziantep’teki baklava serüveninin en iyi eğlenceli kısmı bence. Asıl olay herhangi birini seçmemek, birine illa burada ye diye tavsiyede bulunmamak. Herkes ikisi de gitmeli, ikisinde de yemeli, obur turizmin hakkını vermeli. Sonuçta ikisi de şehrin gözbebeği. İkisi de doğal malzemelerle en kaliteli ürünleri stoklayarak, o kaliteyi korumak için canla başla çalışarak üretiyorlar. Kim bilir, belki bir gün biri, bir gün diğer daha lezzetlidir.
Otele dönüş ve Tumbaköy
Sabah 5 uçağına bindiğimizden yorgunluktan bayılmak üzereydik, tüm gün yürümek, üzerine de şeker yüklemesi uykumuzu getirdi. Zaten akşam olduğunda en büyük problemimiz Cumartesi günü nerede kahvaltı edeceğimizdi. Anadolu Konakları’nın nefis açık büfe kahvaltısı 1. Opsiyon, Ali Haydar’da ciğer 2. Opsiyon, Metanet’te Beyran 3. Opsiyon, Zekeriya Usta’da Katmer 4. Opsiyon. Bu dünyanın en önemli problemine uzun uzun kafa yorduktan sonra sabah 5:30’da kalkıp, 06:00’da Ali Haydar’da ciğer yemek üzere buluşmaya karar verdik. Saat muhtemelen 22:00 olmadan uyumuştuk.
2. Gün Ciğerci Ali Haydar’da başlayan Gaziantep serüvenimize arabaya atlayıp Şanlıurfa’ya giderek devam ettik; Göbeklitepe, Balıklı Göl, Halfeti’yi gezdik. 3. gün ise Haydar Usta, Katmerci Zekeriya Usta, Metanet’te Beyran, Tarihi Kır Kahvesi, Kale çevresi, Hayvanat Bahçesi ziyaret ettiğimiz yerler oldu.
11 comments
Çok güzel yazı ve fotoğraflar paylaşıyorsunuz bu kadar geziyorsunuz sizi Muğla’mıza da bekliyoruz. Bizde Muğla’nın Ula ilçesine bağlı Akyaka beldesini tanıtan işletmelerinin içerikleri hakkında bilgi verecek ve Akyaka çevresi gezi rotaları ve paylaşımlar yapacak bir site oluşturduk. Fikirlerinizi bizimle paylaşırsanız çok mutlu oluruz
https://www.gezgorakyaka.com
çok teşekkürler güzel sözleriniz için :) elbette zevkle bakacağız sitenize, kolaylıklar diliyoruz
Gaziantep’i keşfetmeden dışarlarda aramamak lazım yeni keşif tutkularımızı, güzel ve bilgilendirici içerik için çok teşekkürler :)
Ani bir şekilde Gaziantep planı gelişti az önce haftasonu için. İlk kaynak için de, taaa yazdığınız zamandan aklımda kalan bu yazıya koştum. :) her birini not aldım. Hatta hemen Anadolu Evleri’ne baktım rezervasyon için, ne yazık ki yer yok ama olsun. Bu arada ikinci bölümü bulamadım. Sanırım daha yazılmadı değil mi?
çok teşekkürler, çok mutlu olduk. evet henüz yayına almadık, yazıyı tamamlayamadık hala. sormak istediğiniz bir şey olursa hello@bayaiyi.com ‘dan hemen cevaplarız :)
Ben mi bulamıyorum, yoksa bölüm 2 yazısını cidden yazmadınız mı :( Bu haftasonu gideceğim için rehberime bu yazınızı eklemiştim aylar önce ama 2.si olmadan eksik hissediyorum. Bu daha sadece ilk gününüz sonuçta. Ya da yazdıysanız lütfen bana yanıt olarak yazınızın linkini gönderin de güzel mi güzel 2 gün daha biz de geçirebilelim…
**Şimdiden teşekkürler,
Allah’ım daha fazla okuyamayacağım.. Atlayıp uçağa gideceğim yoksa :)))
Bende 2 sene evvel Antep’teydim ve o gün bugündür oranın hayali ile yaşıyorum, yine gitmek için bir fırsat kolluyorum ama kısmet olmadı :(
Tüm gezimiz boyunca “özel kare dilim” benimde gözümün önündeydi, sabah beyran içiyorum arkasından imam çağdaşa gidip özel kare mi yesek? şeklindeydi :)))
ben gaziantepde 2 yıl kaldım ve hala gidemediğim yerler olduğunu keşfettim antep çok güzel bir şehirdir yemeği ,tatlısı ve insanları mükemmeldir hangi esnafa giderseniz gidin isterseniz alışveriş yapmayın hepside mutlaka bir menengiç kahfesi ısmarlamak ister ben yıllardır istanbulda kaldım hiç bir esnafın bir müşterisine çay veya kahve söyleme gibi bir alışkanlığı yoktur neyse size gidecek bir yer önermek istiyorum ve havalarda çok uygundur benim tavsiyem RUM KALESİ’ni görmeden gelmeyin ve ordanda KİLİS’e mutlaka uğrayın ikiside antebe sadece 50 km uzaklıktadır yalnız kilis bir ucunda rum kalesi diğer ucunda ve lütfen bol fotoğraf koyun çok özledim gidemiyorum bari fotoğraftan göreyim güzel antebimi
Çok teşekkürler tavsiyeleriniz için. Rum Kalesi’ne gittik ve hayran kaldık, Gaziantep Bölüm 2’de yer vereceğiz, umarız okur ve beğenirsiniz :)
Merhaba,
benimde misafir oldugum sehre hosgeldiniz!
yasadigim sehri güzel ve farkli acilardan karelerle görmek cok hos.
Katmeri ertelemenize üzüldüm, yaz aylarinda pek cekilmez zira :) yanında soguk süt almayi unutmayin , ;)
birde bu sehirde raki icebilirsiniz yemeginizle azicik daha detayli arastirmaya bakiyor demekki, zira biz bayazhana cok kasinti diye gitmeyiz bile :)
bol gezmeler olsun
Çok teşekkürler :)) Katmer Bölüm 2’de fotoğraflarla yer alıyor olacak :)
Bayaz Han dışında rakı keyfi yapılabilecek, kebabı, yemekleri de güzel önerebileceğiniz yerler var mı?
Birkaç mekan ismi verirseniz çok seviniriz, biz bu gidişte bulamadık, bir daha ki sefer sizin izinden gidelim :)
sevgiler :)