Ayvalık ve Cunda (Alibey) Adası, son 4-5 yılda tamamlanan restorasyonlar ve açılan yeni müzeleri ile bambaşka bir kimliğe bürünmüş. Artık Ayvalık ve Cunda’yı sadece doğa güzellikleri için değil, kültür ve tarih açısından da üst sıralara eklemenin vakti çoktan gelmiş.
Daracık tarihi sokaklarla dolu Macaron Mahallesi’nde güne başlayınca Ayvalık’tan beklentimizi fazlasıyla yükseltmiş olduk. Sahildeki kalabalığa hiç karışmadan, ara sokaklardan ilerleyerek, tarihi yapıları bir bir gezmek, işini iyi yapan esnaf dükkanlarını ziyaret etmek ruhumuza çok iyi geldi.
Macaron Muhallebicisi’nde bademli muhallebi, yanında da suç ortağı Reyhan şerbeti tavsiyemizdir. Denemek isterseniz San Sebastian Cheesecake de nefisti. Arizan Bakkal’ın ekşi mayalı ekmeğini çok beğendik. Macaron Mahallesi’ne ismini veren “marjoram” Türkçe adıyla Mercanköşk, kekik ailesinden bir bitki. Bizim 2018’de kaldığımız ve çok beğendiğimiz Macaron Konağı (butik otel) tarihi yaşatmak ve eski günleri hatırlamak için bahçesinde marjoram yetiştiriyor.
Ayvalık çarşıda kahve kolası vermek isterseniz, Piu Brava Coffee’nin bahçesinde soğuk kahve ile serinleyebilirsiniz. Ayvalık’a gelmişken zeytinyağı almak isterseniz Özgün’ün Taş Baskı ve Erken Hasat’ını tavsiye ederiz. Madra Dağları’nda 550 metrede yetişen üzümlerden yapılan Madra Şarapları da çok lezzetliydi. Üzümler güneş ister, sıcak istemezmiş. Ayvalık’taki poyraz rüzgarı ve Madra Dağları’ndaki granit toprak yapısı bu leziz Kuzey Ege şaraplarının sırrıymış.
Çınarlı (Alibey) Camii : Yapımı 1790’da tamamlanan kilise, 1923’te camiye çevrilmiş.
Saatli Camii : 1850’lerde tamamlanan kilise, 1928’de camiye çevrilmiş.
Taksiyarhis Kilisesi : Tarihi 15.yy’a dayanan Ayvalık Taksiyarhis Kilisesi’nin restorasyonu mükemmel yapılmış ve 2013’te müze olarak açılmış. (Giriş 5TL) Biz yakalayamadık ama kilise bahçesinde yaz akşamları klasik müzik konserleri oluyormuş.
Ayvalık – Cunda arası karşılıklı motor seferleri var. 20 dakikalık püfür püfür manzaralı bir yolculuk için tek yön 6 TL. (2019 fiyatı)
Cunda Adası’nda ise 1873’te yapılan Cunda Taksiyarhis Kilisesi (koruyucu baş melekler Cebrail ve Mikhail’e atfedilen) bir harabe halindeyken, 2014’te Rahmi M.Koç Müzesi tarafından restorasyonu tamamlanıp müze olarak ziyarete açılmış. (Giriş 5TL) İstanbul ve Ankara’daki Rahmi M.Koç Müzelerini gördüyseniz, Cunda’da sizi bekleyen zengin koleksiyonu tahmin edebilirsiniz. Cunda’nın tepesindeki tarihi değirmen ve kilisenin ev sahipliği yaptığı, Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı’nı ziyaret ettikten sonra, manzaraya karşı içtiğimiz yorgunluk kahvesinin tadı damağımızda kaldı.
Aldığımız tüyolardan sonra gittiğimiz Saltık Mandrası’nda günlük çıkan taze loru ucu ucuna kaçırınca, ah dedik, keşke Taş Kahve’de bu kadar uzun oturmasaydık. Ama ne yapalım pek serin, pek keyifliydi. Kalbimiz Cunda’da, Ayvalık’ta kaldı. Sohbet ettiklerimiz hep Eylül sonu yine gelin dediler, en güzel zamanıymış, keşke bir yıl Eylül’de de gidebilsek.
Cunda’daki Kesebir Mandra’nın ürünlerini mutlaka denemelisiniz. Özellikle “Kirli Hanım Peyniri” eve taşımak isteyeceğiniz lezzetlerden biri. Biz ızgara halini balla denedik, çok sevdik. Tatlıya meraklıysanız, Karadeniz Pastanesi’nin lor tatlısını da denemenizi öneririz.
7 km uzunluğunda, 100 metre enindeki Sarımsaklı Plajı bayram sonrası pırıl pırıl ve sakindi. Şeytan Sofrası’nın aşırı betonlaşması bizi üzdü. Keşke ağaçların altında, kayaların üstünde oturduğumuz o eski hali korunsaydı. Yine de Şeytan Sofrası’nın Ayvalık adaları ve koyları ile dolu muhteşem manzarası hiç değişmemiş, mutlaka görülmeli.
Ayvalık ve Cunda notlarımızda bahsettiğim tüm mekanlar hakkında daha fazla fotoğraf ve bilgi isterseniz, Instagram sayfamıza 2018’de eklediğimiz “Ayvalık 1” (Makaron Mahallesi, çarşı, tarihi yapılar, Cunda) ve 2019’da eklediğimiz “Ayvalık 2” (D-resort Ayvalık, yerel lezzetler, Cunda, Şeytan Sofrası, Sarımsaklı Plajı) hikaye albümlerimize bakmanızı tavsiye ederiz.