Rengarenk boyalı neoklasik evleriyle Simi bir pastaya benziyor, evlerin kenarındaki beyaz boyalı bordürleri ise kreması, parmağıyla sıyırası geliyor insanın.
Saat 07:30. Rodos’tan 41 km uzaklıktaki Yunan Adası Simi’ye 50 dakikada geçmek için limandayız. Halbuki Simi, Türkçe ismiyle Sömbeki, Bozburun’dan sadece 6,5 km uzaklıkta. Malesef Türkiye’den Simi’ye geçiş son yıllarda durduruldu, belki yeniden açılır.
08:30’da hareket edecek olan hızlı feribot biletlerimizi 3 gün önceden almışız. Bileti satan 1 saat önce limanda olmamızı tembihlemiş, haritada limanı göstermiş. Fakat bizden başka bekleyen yok. Kontrol ettik, Google Maps’te de Simi ve diğer tüm adalara giden feribotlar bu ana limandan kalkıyor görünüyor. Herhalde fazla ciddiye aldık, uçak mı bu 1 saat erken geldik diye düşünüyoruz. Saat 08:00 oldu, ortada feribot da yok, sıra bekleyen yolcu da yok. Güneş Tanrısı Helios’un adasında, daha bu saatte yakıyor insanı güneş. 50 metre uzakta bir gişe var, 4 kişi el kol hareketi yapıyor, belli ki anlaşamıyorlar. Bir soralım bakalım diyoruz. 65-70 yaşlarında 4 turist, İngilizceleri pek iyi değil, zaten Yunan gişe memurunun da İngilizcesi pek anlaşılır değil. Anlıyoruz ki onlar da Simi’ye gidecek ve yanlış limandayız. Bu hızlı feribot standart Simi feribotundan biraz büyük, onun limanı farklıymış. Gişe memurunun söylediği liman adını anlamıyoruz, göster diyoruz, ne tarafta, mecbur gişeden çıkıyor, 1,5 km uzaktaki limanı parmağı ile işaret ediyor, kocaman bir feribot var gösterdiği yerde, “buraya koşun, çabuk, çabuk”. Sırtımızda 10’ar kiloluk fotoğraf çantaları, saat 08:17. Hadi biz koşarız, şansımızı deneriz, ama az önce tanıştığımız 4 turist nasıl koşsun. Onlara bir taksi durduruyoruz, atlıyorlar hemen. Başka taksi yok şansa. Sakin Yunan Adası Simi’de bir gün geçirmek için nefes nefese koşturuyor durumdayız, hiç böyle hayal etmemiştik. Elimizde biletleri sallayarak koşarken bir taraftan çatal sesle Nirvana konserinde şarkıya eşlik ediyor gibiyiz; “Hey!, Wait!”. Liman polisi bizi duyuyor, eliyle tamam işareti yapıyor. Biletlere bakmıyorlar bile, biz biniyoruz, kapı kapanıyor, feribot hareket ediyor.
50 dakikalık yolculuk boyunca nefis Türkiye manzaraları izliyoruz, frappe içerek serinliyoruz. Frappeyi granül kahveden yaptıkları için kafein oranı çok yüksek, evet bizi serinletiyor ama sakinleştirmesi imkansız, kalbimiz hala hızlı çarpıyor. Önce güneyden boylu boyunca Bozburun’u seyrediyoruz. Sonra daha birkaç gün önce tekne ile dolaştığımız Selimiye ve Söğüt koylarına uzaktan bakıyoruz. Saat tam 09:20’de Simi limanındayız. Rengarenk boyalı neoklasik evleriyle Simi bir pastaya benziyor, evlerin kenarındaki beyaz boyalı bordürleri ise kreması, parmağıyla sıyırası geliyor insanın. Sabah feribot için çok stres yaşadık ama kararlıyız, bu harika adanın tadını yavaş yavaş çıkaracağız.
St. John Şövalyeleri’nin elindeki ada 1522’de Osmanlı egemenliğine girmiş. 1912’ye kadar Osmanlı idaresinde olan Sömbeki adası, 19.yy’ın ortalarında refah düzeyi zirvedeymiş. 22.500 kişinin yaşadığı, geçim kaynağının tekne yapımı ve sünger avcılığı olduğu zengin bir ada haline gelmiş Simi. 1912’de İtalyanların eline geçmiş. 1943’te ise Naziler işgal etmiş ve II. Dünya Savaşı sırasında ada çok zarar görmüş. 1948’ten beri Yunanistan’a ait olan Simi’de artık sadece 2500 kişi yaşıyor ve geçim kaynağı turizm. Simi’de bir gelenek olarak evler her ilkbaharda boyanıyor, özellikle pastel tonlar tercih ediliyor. Her kiliseden bir aile sorumlu, ada halkının özverisi ile her yer pırıl pırıl. Simi, işte bu muhteşem mimarisi ile diğer Yunan Adaları’ndan ayrılmış ve Akdeniz’de yat ile seyahat edenlerin gözde bir durak noktası haline gelmiş.
Meis Adası’nı görenler bu rengarenk boyalı neoklasik evlere aşinadır. Simi’nin Meis’ten farkı bu evlerin sadece limanda tek sıra değil, yüzlerce ve limandan tepelere kadar yayılmış olması. Hangi yöne baksanız, hangi merdivenden çıksanız nefis bir manzara var karşınızda.
18.yy’dan kalma binasında Simi Müzesi, bizce adada ilk ziyaret edilmesi gereken yer. Üst katında Denizcilik Müzesi’ne, alt katında ise adada gündelik hayatta kullanılan eşyalara ve kıyafetlere yer verilen Folklor Müzesi’ne ev sahipliği yapıyor. Simi’nin eski fotoğrafları sayesinde adadaki eski yaşama bizzat şahit olmuş gibi hissettik kendimizi. Simi’nin eski günlerini gördükten sonra Simi’yi gezmek çok daha etkileyici oldu.
1925’te açılan Nikolas Pastanesi, adanın yaşatılmaya çalışılan tarihi mekanlarından birisi. Pastanenin geleneği kullandığı her malzemeyi adadan sağlamak ve maddi durumu iyi olmayan ada halkından para almamak. Tereyağlı halka şeklindeki çöreklerini mutlaka tatmalısınız. Bizim laz böreği adıyla bildiğimiz “galaktoboureko” yani sütlü börek Nikolas’taki meşhur tatlardan biri.
Manos, yat ve yelkenli ile seyahat edenler arasında Simi ile özdeşleşmiş bir taverna. Sadece Manos’ta yemek yemek için Simi’ye gelenler var. Eğer Simi’de bir akşam yemeği yiyecekseniz, sirtaki izlemek isterseniz ve yüksek bir bedel ödemeye hazırsanız Manos’a rezervasyon yapmanız şart. Geç saatlerde adada eğlenmek isteyen herkes burada oluyor. Başta ıstakoz olmak üzere tüm deniz ürünlerinde iddialılar.
Limanın diğer ucundaki Porte Cafe, Simi’de kahve ya da kokteyl molası vermek isterseniz en doğru adres. Mekanın iç tasarımı Simi evlerinin bir yansıması gibi. Muhteşem liman manzarası da artısı.
Pantelis adaya özgü Simi karidesini denemeniz için harika bir restoran. Yunan Adaları’nda yeterince feta peyniri, saganaki, musakka ve cacık yediyseniz bu defa midyeli spagetti ile yüzde yüz lezzeti garantileyebilirsiniz. Akşam saatlerinde oturacaksanız mutlaka rezervasyon gerekiyor ama gün içinde rahatlıkla yer bulabilirsiniz. Pantelis hem makul fiyatlı hem de leziz seçenekler sunan bir restoran.
Ekklisia Evaggelistria Kilisesi’ne çıkan merdivenler Simi’nin daha sakin olan ikinci koyunda harika manzaralar sunuyor. Kiliseye giderken önünden geçtiğimiz Tsati Cocktail Bar öğleden sonra çok popüler.
Agia Marina Kilisesi’nin de bulunduğu Agia Marina Koyu, Pedi Plajı, Agios Georgios Dysalonas, Nanou Plajlarına Simi Limanı’ndan kalkan deniz taksi ile ve 3 saatlik tekne turlarına katılarak ulaşabiliyorsunuz.
Muhteşem bir koy içinde bulunan Panormitis Manastırı, adanın güney doğusunda. Simi limandan gidip gelmek isteyenler sadece 1,5 saati yola ayırmalı. Ama Rodos’tan kalkan günübirlik Simi tur tekneleri var, bu tekneler Panormitis Manastırı koyunda yüzme ve gezi molası veriyorlar. Özellikle Panormitis Koyu’nu görmek isteyenlere bu günübirlik turları öneriyoruz.
*Bu yazımız ve fotoğraflarımız Marie Claire Maison dergisi Temmuz 2018 sayısında yayınlanmıştır.
2 comments
Harika fotograflar ile harika bir yazı hazırlamışsınız. İçim ısındı. Teşekkürler :)
çok naziksiniz, çok teşekkürler :)