Saffet Emre Tonguç ile henüz tanışmadıysanız bile, ismini bir süredir duyduğunuza eminim. Kitaplarını ve gazetedeki seyahat köşesini okumamıştım ama İstanbul’da yaptığı turlar sırasında çekilmiş fotoğrafları, videoları ve tavsiyeleri Instagram ve Twitter’da sık sık karşıma çıkıyordu. İstanbul’da turist gibi meraklı gözlerle gezinmek, gözümüzün önündekine bir kez daha yeni bilgilerle bakıp etkilenmek, bizim zaten bayıldığımız ve sık sık yaptığımız bir şey. Bu yüzden yolumuzun yakın zamanda Saffet Emre Tonguç ile karşılaşacağına emindim.
25 Nisan günü Saffet Emre Tonguç rehberliğinde, Lenovo Yoga Tablet eşliğinde İstanbul’un gizemli güzelliklerini keşfetmeye davet edilince tabi ki büyük bir heyecanla kabul ettik. Tarihi yarımada bizim ayda en az 4-5 defa ayak bastığımız, düzenli vakit ayırdığımız bir bölge. O Galata Köprüsü’nden illa ya yaya, ya bisiklet üzerinde geçilecek. Başka türlü tadı çıkmaz gibi geliyor. Ama bizim bu bölgedeki uzmanlık alanımız sadece İstanbul Arkeoloji Müzesi. Ayasofya, Sultanahmet, Yerebatan Sarnıcı, Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı gibi diğer yerler hakkında, kitaplarda yazmayan türden öğrenecek çok şeyimiz olduğunu tahmin ediyorduk. Saffet Emre’nin anlatımıyla İstanbul’u öğrenmeye can atıyordum ama bir taraftan bütün gün sürecek bilgi bombardımanının sıkıcı olabileceğine kendimi hazırladım. Benim gibi Çemberlitaş Kız Liseli olup, Dikilitaş’ı hikâyesini öğretmenden 30 defa dinlemiş, hala öğrenmemiş olanlar vardır. Biz o Dikilitaş’ı dinler gibi görünüp, dinlememesini iyi biliriz! Bu endişelerle, anlatılanları kaçırsam bile, eğer dikkate değer bir şey varsa Onur bana sonra anlatır diye düşünüyordum. Meğer çok safmışım, tüm bu gereksiz endişeler bizi bekleyen sürpriz bilmediğimdenmiş.
Dan Brown, James Bond’a Karşı
Lenovo yeni Yoga Tablet’in özelliği hafif olması, tek elle tutarak bir şey izlemesi-okuması diğer tabletlere göre daha kolay olması ve en önemlisi şarjının 18 saat dayanması. Yani ev dışı kullanımda oldukça iddialılar. Yoga Tablet’in tüm bu özelliklerini ön plana çıkartmak için pazarlama ekibi Saffet Emre Tonguç ile standart İstanbul turu dışına çıkan harika bir gün organize etmişler; “Dan Brown, James Bond’a karşı”. Tarihi yarım adayı bir grup insana elinden Yoga Tablet’i düşürmeden dolaştırmak için ne kadar akıllıca ve ne kadar eğlenceli bir yol. James Bond filmlerinden ilgili mekânlardan çekilen videolar, kamera arkası görüntüler, kitapların sayfa görüntüleri tabletlere önceden yüklenmiş. Tüm tabletlere data kartlar takılmış, her an on-line durumdayız. Onur eski bir Android kullanıcısı olduğundan, bu yeni Lenovo’ya hemen adapte oldu. Telsizler boynumuzda, önce Saffet Emre Tonguç’un anlattıklarını dinleye dinleye yürüyoruz, kulaklık olduğu için sürekli bir köşede durma, daire olup rehberi dinleme gibi bir zorunluluk da yok. Tarihini dinleyip etkilendiğin mekâna hayran hayran bakarken, o anda James Bond filminden orada geçen o sahneyi izlediğinizi düşünsenize. Önce Yerebatan Sarnıcı’nı, sonra Ayasofya’yı gezdik. Tabi ki Saffet Bey’in anlattıklarını burada anlatmayacağım, ancak hem ansiklopedik bilgileri, hem de hiç duymadığımız türde bilgileri peş peşe anlatıp, hangisine inanacağımızın kararını bize bırakarak harika bir iş yaptığını söylemeliyim. Bu farklı bilgileri duymak istiyorsanız kesinlikle Saffet Emre Tonguç’un ağzından duymalı, ilk fırsatta turuna katılmalısınız.
Elimizde tablet, kulakta telsiz kulaklığı, her mekânda önce tarih ve ilginç bilgileri dinledik, sonra videoları izledik. James Bond serisinin 1963 yılında çekilen “From Russia with Love” filminden sahneler eşliğinde Ayasofya’ya ve Yerebatan Sarnıcı’na bambaşka bir gözle baktık. Sean Connery’den bir sahne izledikten sonra, aynı yerde Dan Brown’un son romanı Inferno’da aynı yerde geçen bir sahneyi okumak müthiş bir keyifti. Öyle güzel ve öyle uzun uzun gezdik ki, Ayasofya’dan çıktığımızda hem yorgun hem de acıkmıştık. Skyfall’da Kapalıçarşı çatılarında geçen motosikletli kovalamaca sahnesine bayılmıştım. Benim bütün derdim o çatıya çıkışımızı garantilemekti. “Eğer o çatıya çıkmamıza engel olacaksa yemek yemesek de olur” diyorum Saffet Bey’e, o kadar ısrarlıyım. Neyseki çatının sözünü alıp hemen yemek yiyeceğimiz Nar Lokantası’na doğru yürümeye başladık. Nar Lokantası, Armaggan Nuruosmaniye Mağazası’nın içinde. Bu vesileyle daha önce hiç girmediğim Armaggan mağazasını, ünlü dikey bahçeyi ve sanat galerisini de görmüş oldum. Onur’la ilk fırsatta Armaggan Gallery’ye gelelim diye fısıldaştıktan sonra Kapalıçarşı’ya doğru yürüyen ekibin peşine takıldık.
Armaggan Gallery ve yatay bahçesi
Kapalıçarşı’da yürürken bir süre sonra adımlar hızlandı, konuşmalar azaldı, inci gibi dizilip daracık bir yerden merdivenle yukarı çıktık. Hiç beklemediğimiz bir anda karşımızda çıkan makam kapısı ve hemen karşısında tencere kadar bir alanda, kuru fasulye pişiren bir aşçı, gözlerim büyümüş, nereye bakacağımı şaşırmıştım ki o kapı açıldı ve sessizce içeri davet edildik. Bu odadan açılan bir kapı daha ve ta taaa! İşte o çatıdayız. 1461 yılında yapılan, 3600 dükkan ve 16 hanı örten, her şeyin üzerindeki o çatıdayız. Her gün 250-400 bin kişinin altında dolaştığı Kapalıçarşı’nın çatısında yürümek üzereyiz. Hemen açıyoruz filmimizi, Daniel Craig, Steve McQueen edasıyla oturduğu motosiklette kovalamaca sahnesinin içinde buluyor kendini. Güya planlamıştım, bir takım artistik pozlar vererek fotoğraf çektirecektim ama kendi çektiğim fotoğrafların ve manzaranın heyecanından unutmuşum.
Sonrasında Kapalıçarşı’nın ünlü ipekçisinin dükkânını, dekorasyonu ilk açıldığı gün gibi muhafaza edilen bir dükkânı, askeri eşyalar satan havalı bir dükkânı ve Zincirli Han’ı özel olarak gezdik.
Askeri eşyalar satan Army of Love dükkanı
Boğaz’da Erguvan Turu
Yorgunluktan bayılmak üzereyiz, neredeyse bir tam günü Saffet Emre Tonguç dinleyerek geçirmişiz ama doyamamışız gibi garip bir durum içindeyiz. Şans eseri Saffet Bey’in de bir sonraki gün Boğaz’da Erguvan Turu var, 2014’ün son Erguvan turu. Birkaç kişilik yer kalmış turda, vaktiniz varsa gelmelisiniz diyor tüm kibarlığıyla. Bizim kendisine hayran kalıp, iş güç ne varsa iptal edip yarın o tura da geleceğimizi bilmeden.
Lenovo sayesinde tanıştığımız Saffet Emre Tonguç ile bir gün daha geçiriyoruz. Boğaz’da tekne ile dolaşmak başka, Boğaz2ın mimarisini tek tek Saffet Emre Tonguç’dan dinlemek başka. Bu defa Boğaz turu için Kabataş’ta teknede buluştuk. O gün o kadar şanslıydık ki, yelken yarışı vardı, bu sebeple boğazdaki gemi geçişi durdurulmuştu. Fotoğraflarda Boğaz gözünüze göl gibi görünürse sebebi bundandır. Yeniköy’e kadar Avrupa kıyısından, Yeniköy’den Paşabahçe’ye geçiş yapıp Kız Kulesi’ne kadar Anadolu kıyısından geçtiğimiz, bu sırada bulunan her eve, her yapıya tek tek baktığımız, hikâyesini, sahiplerini, varsa biraz dedikodusunu dinlediğimiz inanılmaz eğlenceli bir günü de bu turda geçiriyoruz.
Saffet Emre Tonguç hakkında daha fazla bilgiyi web sitesi saffetemretonguc.com ‘da bulabilirsiniz. Gezdiği 122 ülkeden bazı hakkında seyahat yazılarına web sitesinden hemen ulaşabiliyorsunuz. Instagram hesabını ise vakit kaybetmeden takibe almanızı öneririz. Siz en yakın zamanda turlarından birine katılmayı unutabilirsiniz ama Saffet Bey’in Instagram hesabında paylaştığı video ve fotoğrafları gördükçe ilk fırsatta planlarınız arasına ekleyeceğinize eminim. SaffetEmre Tonguç’un yurtdışında da ses getiren kitabı İstanbul Hakkında Her Şey’i aldık, kitaptan okuyup da keşfe çıktığımız yerler oldukça kendisini sevgiyle Baya İyi’de anmaya devam edeceğiz.
Onur’un çok sevdiği Yeniköy sahilleri
1 comment
ne güzel geziyorsunuz kıskanmamak elde değil