2018 yılında Unesco Dünya Mirası Listesi’ne alınan, aslında dünyanın en eski mirası olan 12.000 yıllık Göbeklitepe . Bildiğimiz tarihi ters düz eden, en eski mimari yapı, bilinen ilk tapınak, ilk inanç merkezi. Mısır Piramitleri’nden 7000 yıl, İngiltere’deki Stonehedge’den 6500 yıl önce inşa edilen Göbeklitepe, henüz araştırmaların başında. Çalışmaların 150 yıl daha sürmesi öngörülüyor.
Göbeklitepe’yi ilk kez duyduğumuzda, başında poşusu, mavi gözlü, Almanca konuşan biri buluntuların öneminden ve kazı çalışmasından bahsediyordu. 1995 yılında ilk kazılara başlayan ve 2014 yılında vefatına kadar da çalışmalarına devam eden Klaus Schmidt’ti konuşan. Klaus Schmidt ve ekibine özverili çalışması ve arkasında bıraktığı eşsiz bilgi birikimi için minnettarız.
Anlattıkları bizi o kadar heyecanlandırmıştı ki, o zamanlar ulusal basının bu yapıya ilgisiz kalması bizi hayrete düşürmüştü. Bulabildiğimiz kaynakları toplamaya başladık, Klaus Schmidt’in kitabını okuduk, Göbeklitepe’yi iki kez ziyaret ettik. Göbeklitepe her geçen sene daha da konuşulur oldu, hakkında belgeseller, makaleler çıkmaya devam etti.
Göbeklitepe’yi birkaç cümle ile anlatmak tabiki mümkün değil ama merak ediyorsanız Klaus Schmidt’in yazdığı, “Göbekli Tepe – En Eski Tapınağı Yapanlar” kitabını okumanızı öneririz.
T şeklindeki dikili taşlar aslında insan tasvirleri, yatay taş baş kısmı dikey taş ise vucudu sembolize ediyor. Dikey taşların yan yüzlerinde omuzdan bel bölgesine uzanan kolları ve bel bölgesindeki hayvan postu taşıyan bedenleri yaklaştıkça farkediliyor. Merkezde yer alan T şeklinde taşlar en büyük olanlar, karşılıklı konumlandırılan dikili taşlar 5-6 metre yüksekliğinde ve yaklaşık 7 ton ağırlığındalar. Çember gibi etrafını saran duvara yerleştirilmiş diğer T biçimli taşlar daha kısa ve üzerlerinde çeşitli hayvan kabartmaları var. Çemberin çapı da 10-30 metre arası değişiyor.
Bu kabartmaların, sembolize edilen çizimlerin nasıl bir hikaye anlattığı henüz tam açıklanamıyor. 12.000 yıl öncesinden bırakılmış gizli bir mesaj gibi Göbeklitepe sembolleri çözüleceği günü bekliyor.
Göbeklitepe’nin bunca yıl bozulmadan, üzerindeki kabartmaların sanki dün yapılmış gibi duruyor olmasının en büyük sebebi alanın bilinmeyen bir sebeple tonlarca ton toprak ve çakmaktaşları ile tamamen gömülmüş olması.
Göbeklitepe’nin bulunması cevaplanacak yüzlerce soruyu da beraberinde getirdi. Bu elbette uzun bir süreç, çevrede keşfedilecek yeni alanlar, devam eden kazı çalışmaları bu soruların cevaplanmasına katkı sağlayacaktır. Bu alan neden seçildi? Yıldızlara göre mi taşlar yerleştirildi yoksa başka bir gizem mi aradığımız. Hakkında artık onlarca teori var. Bunun olması da çok güzel bir şey. Göbeklitepe konuşuldukça değeri daha da anlaşılacak, çalışmalara aktarılan bütçeler daha da artacak.
Şu an ziyarete açık alanda 4 dairesel tapınak var. En büyük olan D tapınağı. Ayrıca buradan çıkan küçük ve büyük heykeller, kabartmalar Şanlıurfa Müzesi’nde sergileniyor. Müze içerisine yapılan tapınağın birebir boyuttaki kopyası ise burayı anlamak için kesinlikle ziyaret edilmeli.
Daha fazla fotoğraf ve bilgi Instagram sayfamızdaki “Göbeklitepe” hikaye albümünde sizi bekliyor.